10. ECZACILIK KONGRESİNE İLİŞKİN

10. Eczacılık kongresine ilişkin.

10. Eczacılık Kongresi son yılların en kapsamlı mesleki toplantısı oldu. Öncelikle kongre için emek harcayan herkesi tebrik etmek gerekir.

Ana tema olan “Geleceğimizi tartışıyoruz” gündemi kadar mesleki sorunların, etkileyen faktörlerin, tehlikelerin ve yeni yönelimlerin taraflarca tartışıldığı bu kongrenin öne çıkan bir özelliği de mutabakat sağlanan konuların çoğunlukta olması idi.

Özellikle önemli ilk tespit “meslek her ne kadar yeni yönelimlere doğru yol alsa da eczacılığın sağlıktaki önemi artmaya devam edeceği.” İkinci önemli vurgu ise, “sağlığı kamu alanı içerisinden serbest piyasa alanına kaçırma girişimlerinin olağanca hızıyla devam edeceği.”

Tabi bu noktada akla gelen ilk soru eczacılık mesleğinin mevcut “bağımsız eczane/eczacı” kişiliğinde mi sürdürüleceği yoksa bir sermaye grubunun tabelasının altında devam edeceği. Elbette bu süreci belirleyecek çok fazla sayıda parçacık mevcut. Yapmamız gereken müdahil olma iradesini gösterebilecek donanım ve planlama içerisinde olabilmektir.

Dört gün süren toplantılar boyunca konu edilen başlıklar hakkında dahi sayfalarca yazı yazmak mümkün. Kısaca dikkatimize dâhil olanlara ilişkin kısa notları paylaşmak isterim.

Açılış konuşmalarında Hükümet yetkilileri, ilaçta yapılan 2,5 milyarlık müdahale ile gelecek 3 yılı garantiye aldıklarını ifade ettiler. Bu defa eczacılarla mücadele ederek aldıklarını söylemediler aksine sayenizde yaptığımız tasarruf ile söze başladılar. Ve Sayın Çalışma Bakanı bizlere teşekkür etti. Yani yine ülkemiz politikacılarının yaptığı gibi kalabalığın niteliğine göre konuştular. Burada ki önemli ifade gelecek 3 yılda ilaç fiyatlarını sabitleme niyetlerini açıklamış olmalarıdır. Ellerinde Yunanistan ilaç fiyat hareketlerinin yansıtılması ve Hindistan gibi ucuz jenerik firmalarının ülkeye girişinin sağlanması gibi seçenekler olduğu unutulmamalıdır. Hükümet yurt dışı ilaç firmalarının baskılarına ne kadar dayanır, sadece ilaç fiyatlarını baskılamak ile nereye kadar gidebilir ayrı bir konudur.

Sağlık bakanı bir önemli not daha düşmüştür.  Seçimler için önemli bir gösterge sayılan hasta memnuniyeti yani halkın sağlık politikalarını nasıl gördüğüne ilişkin oransal verinin çarpıcılığı. Hükümetin iş başına geldiği yıllarda hasta memnuniyet oranı % 35 seviyelerinden şimdiler de bu seviye % 65 oranına çıkmış olmasıdır. Bu oranlarda hükümetin mevcut sağlık politikasını ve programı uygulamaya olağanca hızla devam edeceğinin en önemli göstergesidir.

IMS Türkiye genel müdürünün çarpıcı bir tespiti oldu. İlaç alanına yani ilaç sanayine yapılan tüm müdahalelere rağmen, hiçbir ilaç firmasının batmadığını ifade etti. Hatta aksine ilaç sanayinin büyümeye devam ettiğini, rakamların bunu gösterdiğinden bahsetmiştir. Bu rakamlar somut verilerdir elbette rakamlara bu yönü ile bakarsanız doğrudur. Ancak bu önemli tespiti yaparken; yatırımcı dahi olmayan ‘finans şirketi’ niteliğindeki dış sermaye gruplarının, yerli ilaç firmalarını tek tek satın aldıklarını, düşen ilaç fiyatlarının ekonomik ömrünü tüketmiş, patent süresi bitmiş ilaçlarda indirim yapıldığını da ifade etmesini beklerdik.

Ayrıca fiyat indiriminde ilaç firmalarının durumunun yanında ekonomileri iyiden iyiye daralan eczanelerin stok zararı sonucu sıkıntılarını da konuşmak gerekir. Dilimizde pelesenk olan 8 bin eczane bu süreçte batma eşiğini aşmıştır.

SGK yetkilerinden konuşmalarından algıladığımız kadarıyla sistem üzerinde deneme yanılma devam edecek. Sistem yakın zamanda düzene girmeyeceği gibi sistem üzerinde yeni yöntemler denenmeye devam edilecek. Dikkate nelerin alındığı tartışılır belki ama eczacının sistem kesintileri, vatandaşın mağduriyetleri vs. dikkate alınmadığı aşikâr.

Son 7 yıllık sağlık harcama yüzdeleri toplantının birinde verildi. Artış oranlarına ve yedi yıllık verilere bakıldığında ilaç diye haykıranların ne kadar yanıldıklarını görmek mümkün olmaktadır. Tabi bu rakamlardan sonuç çıkartması gerekenler için sözümüz. Sağlık harcamalarındaki artış oranına göre yapılan tabloda, sondan 2. sırada ilaç harcaması var. Üç kat artış olmuş ilaca ödenen payda. Son sırada 2,7 kat artış ile üniversite hastaneleri geliyor. Birincilik ise 9 kat artışla özel hastaneler. Yani özel hastane harcamalarının artış oranı, ilaç harcama oranının tam 3 katı daha fazla büyümüş. Toplamda tedavi harcamalarında artış oranı 5,3 kat büyümüştür. Yani ilaçtaki artış oranı ortalama orandan daha düşük kalmaktadır.

Kongre sürecinde akademisyenler tarafından, “Sürekli öğrenme zorunluluğunda olan meslek” profili çizildi. Alışkanlıklarla değil yeniliklerle yol alması gereken eczacılık çizilirken açıkçası acaba eğitimleriniz bu yönde mi diye sormadan edemiyor insan. Bugüne sıkışmamak için yani geleceğinden vazgeçmek için şimdiden hazırlık yapılmalı elbette ama ilk başta fakültelerden başlanmalı. Öğrenci arkadaşlarla ve yeni mezunlarla yaptığımız görüşmelerde açıkçası gelişmeleri takip edenin eğitim kurumları değil o yarış içerisindeyiz dediğimiz ‘piyasa güçlerinin’ olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ülkemizin özelliği galiba, “orduma dokunma, yargıma dokunma, derin devletime dokunma, iktidarıma dokunma, üniversiteye dokunma, yönetimlere dokunma, hocama dokunma” e kime yapılmalı eleştiri. Her zaman sıkıntı çekenler veya konunun muhatapları kutsallaştırılanları eleştirememe yasağına uğruyor. Burada olduğu gibi özellikle geçen dönem sürekli TEB kürsülerinden -‘sayın öğreten’ misali- hocanız diyor ki; diye başlayıp odaları, birliği eleştiren saygıdeğer hocamızı bizim kendisini eleştirdiğimiz anda ‘hakkımı helal etmiyorum’ diyebiliyor. Ve herkes yukarıdaki gibi kutsalımız sayılan hocamızı deliler gibi alkışlayabiliyordu. Sayın hocamızın her yıl yeniden bedelini aldığı ticari programındaki modern yaklaşımı öğrencilerine de mutlaka sunduğunu düşünüyorum.

Avcı toplumundan bilişim toplumuna geldi ise insanoğlu bizler de havan eczacılığından “hasta odaklı eczacılığa” geçiyoruz. Kaçınılmaz olanı sadece dua ile slogan ile karşılayamayız. Konuşmak kadar hayatın pratiğini yerine getirmekte önem arz eder.

Gelecekle ilgili umut var söylemler de yapıldı elbette ancak günümüzle ilgili sürekli sıkıntı ifade edenlerin geçmişte ne kadar tembellik yaptıkları da ortaya çıktı aslında. Gelişme ve yarınların şekillenmesi artık kaçınılmaz hale gelmiş ise değişmeyi de zorunluluk haline getirmek gerekir. Yani hep birlikte bu değişimin mimarı olmalıyız.

Tabipler Birliğinin yeni genel başkanı meslek örgütlerini bize tarif etti. Odaların ve meslek birliklerinin “toplumsal değer üzerinde” çalışma zorunluluklarını, neden muhalif tavırda olmaları gerektiğini anlattı. Bizlere meslektaşlar arasında aynı görüşü paylaşmamanın meslek birliği politikasını değiştiremeyeceğini vurguladı. Toplantının başlığında nitelikli bir konuşma idi.

Bizler eczanemizde olduğu gibi meslek birliklerimizde de Kamu hizmeti veriyoruz. Her hangi bir dernek gibi özel durumumuza yönelik çalışma yapmıyoruz. Politikacılar her ne kadar bizi kamu hizmeti görevimizi görmeseler de bu gerçeği değiştirmiyor. Bizler eczanelerimizde, odalarımızda kamu yanımızı korumaya devam edeceğiz. Sağlığın kamu yanı ile piyasa tarafı arasındaki mücadelede safımızı her zaman açık ettiğimiz gibi. Tüm sağlık birlikleri olarak evrensel değerler savunumuzla, sağlığın piyasacılığı taraftarlarının karşısında olmalıyız.

Bugün mesleğin geleceğini piyasa ile özdeşleştiren anlayışlara karşı durmak ancak kuru kuraya değil bilimsel yanımızı ve paylaşma hissimizi güçlendirerek sağlanabilir. En başta da kamu hizmeti veren bizler, kendini kamu olarak gören tüm sağlık politikasını belirleyen ‘siyasetçilere’ karşı da mücadele içinde olmalıyız. Kamuoyu oluşturmadan, politikanı paylaşmadan bu mücadelenin olması mümkün değildir.

Yeni mezun meslektaşlarımızın bugün oda faaliyetlerine daha fazla ilgi duymasını bir nedeni de son beş yıldaki eczacı hak arama eylemlerinde ki haklı başarımızdır. Bu başarı örneğinden olduğu gibi mesleğimizi niteliğinin arttırılması için yapılan her toplantı, mücadele, katılım, dayanışma çok önemli olduğu gibi uzun vadede mesleki birikime katkı sağlayacaktır.

Sağlık gibi önemli bir alanda öğrenme ve gelişme konusunda dinamik mesleğimize uygun bizlere yakışır yarınlar dileklerimle.

 

Ecz. Burhanettin BULUT

Başkan


14 Ekim 2010     Okunma Sayısı : 3366     Yazdır