TEB 37.DÖNEM ÜÇÜNCÜ BÖLGELERARASI TOPLANTI KONUŞMA METNİ*

*Türk Eczacıları Birliği 37. Dönem Üçüncü Bölgelerarası Toplantı Konuşma Metni

Sayın Merkez Heyeti Başkan ve Üyeleri, Sayın Denetleme Kurulu Başkan ve Üyeleri, Saygıdeğer Oda Başkan ve Üyeleri ve değerli meslektaşlarım; hepinizi Adana Eczacı Odası adına saygıyla selamlıyorum. Ev sahibimiz Çorum Eczacı Odası Başkan ve yöneticileri ile bu organizasyona emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

İlaç Takip Sistemi, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Yasa Tasarısı, Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı, OTC, Reçeteli- Reçetesiz İlaç,  İlaçta Reklam, Pozitif Liste, Eczanelerimizin yaşamaları adına aldığımız Ticari Iskontolar, Yeni Fiyat Düşüşleri, Global Bütçe, Kamu Kurum İskontoları, SGK’nın Temmuz’da görüşelim - harcamalara bakalım; tartışmalarının gölgesinde bir bölgelerarası toplantısında daha birlikteyiz.

Bölgelerarası toplantılar sadece geçmiş dönemin incelendiği yerler değildir. Meslek hakkında güncele ve geleceğe ait konuların görüşüldüğü, mesleğimizin ihtiyaç duyduğu gelişmeler hakkında sosyal ve bilimsel açılardan araştırmaların yapıldığı, varlığımızı daha da geliştirebileceğimiz mecralardır. Sorunlarımız ne kadar ağır ve farklı olursa olsun, burada bir arada olabilmek çok anlamlı.

Değerli Meslektaşlarım,

Kamu Kurum iskontolarının eczanelerimiz üzerinden geçmesi, muayene ücretlerinin bizler tarafından tahsil edilmesi uygulamasının devam etmesi, ilaç fiyat kararnamesinin getirdiği sorunlar artık eskisi gibi tartışılmıyor. Kabullenmiş gözüküyoruz. Mesleki anlamda belanın birini savuşturma ile uğraşırken, yeni bir belayla karşılaşıyoruz. 1992 yılında başladığım mesleğimin geçen 19 yılında mesleğe ilişkin sorunların tartışılmadığı tek bir gün hatırlamıyorum. Aslında bu yaşamın ta kendisi değerli arkadaşlar. Hayatın hangi alanına, hangi meslek grubuna bakarsanız bakın hep bir var olma-yok olma mücadelesi görebilirsiniz. Yaşam devam ettiği sürece hep sorunlar olacak ve bizler de hep gelen sorunlara ilişkin çözümler arama yarışına devam edeceğiz.

 

Değerli Meslektaşlarım,

Demokrasi; hepimizin bildiği üzere, mutluluk gibi paylaşıldıkça artan bir kavramdır. Dolayısıyla kişilere ve makamlara göre demokrasinin tanımının değişmemesi gerekir. Türkiye olarak demokrasi ve özgürlükler konusunda kat etmemiz gereken epey uzun bir yol var. Kişi hak ve özgürlüklerinin evrensel düzeylerde tanındığı ve korunduğu bir seviyeye gelmek zorundayız. Farklılıklarımızı korurken bir arada olma becerisini gösterebilmeliyiz.  Ülkemiz için nasıl; temiz, ahlaklı ve şeffaf şekilde yürütülen bir siyaset istiyorsak meslek adına sürdürdüğümüz siyaseti de aynı hedefe odaklamalıyız. Artık, herkes biliyor seçim odaklı siyasetin nasıl yapıldığını. Maalesef meslek örgütümüzde de icraat odaklı değil, seçim odaklı bir siyaset yürüten odalarımız var. Görünen o ki; Genel Kurula kadar ki 6 aylık süreçte bu tip siyasetler daha da artacak hatta bunu sinyallerini de aldık. Aynı siyasetin 2009 Türk Eczacıları Birliği seçimleri öncesinde de yapıldığını anımsatmak isterim. Yapılmayanlar ve eksikler söylenmeli, ancak yapılanları da görmek ve söylemek gerek.

Herkesin malumu olduğu üzere siyaset yapmak, düşünmek demektir ve düşündüğünü özgürce ifade etmek en doğal haktır. Ancak mesleğimiz adına düşüncelerini özgürce ifade etmek başka bir şeydir; mesleki dayanışma ve birliktelik zeminini her geçen gün aşındırmak ve yok etmeye yeltenmek başka şeydir. Mesleki dayanışmanın önemini ve mesleğimizin içinden geçtiği bu kritik süreçteki zaruri rolü tekrar hatırlatmak isterim.

18 Aralık’ ta gerçekleşen, Kamu Kurum İskonto artışları sonucun da oluşan eczane stok zararlarının, ilaç sanayince telafi edilmesi noktasında zafiyet yaşadığımız bir gerçektir. Türk Eczacıları Birliği yayınladığı bir duyuru ile fiyatı düşen ilaçların İlaç Takip Sistemine girilmesini istedi. Başını İstanbul Eczacı Odası’nın çektiği bazı eczacı odalarınca bu işlemin stok bildirimi olduğu gerekçe gösterilerek, kendi üyelerine sisteme girişin yapılmaması yönünde duyuru yapıldı.

Bu da yetmezmiş gibi; aynı odalarımız ilaç sanayi yetkilileri ile görüşme talebinde bulundular. İşte tam da bu anda, ilaç sanayinin beklediği çift başlılık görüntüsü ortaya çıktı. Eczanelerimizce kesilerek; dağıtım kanalları ve kooperatiflere teslim edilen fiyat farkı faturalarının, teslim tarihi üzerinden 150 gün geçmesine rağmen;  çift başlı görüntünün sonucu olarak henüz paralarımız sağlıklı bir şekilde eczanelerimize ödenememiştir. Yine, 5. Başkanlar Danışma toplantısı sonrası, yayınlanan deklarasyonda zararların tahsili noktasında Türk Eczacıları Birliği tüm sorumluluğu üzerine almasına rağmen, ne tesadüftür ki kısa bir süre sonra bazı eczacı odaları deklarasyon metnindeki imzalarını geri çektiler. Böylece 53 Eczacı Odası adına yayınlanan deklarasyon metninde birlik sağlanamamış oldu. Ancak ilginç olan; deklarasyon metninden imzasını çeken Eczacı Odası Başkanlarının yayımladığı ortak metindeki “BİRLİKTELİKTİ”.

Değerli Arkadaşlar,

Türk Eczacıları Birliği ve Odalar, 6643 sayılı yasa ile kurulmuş, görev ve sorumlulukları anılan yasada ayrıntılı olarak tanımlanmıştır, Herkes kendine tanımlanan görev ve sorumlulukları yerine getirmelidir. Kimsenin, kendini mesleğin amiral gemisi olan Türk Eczacıları Birliği yerinde görerek, görev ve sorumluluklarını aşmasına, çift başlı görüntü vermesine hakkı ve yetkisi yoktur. Bu örgütün bu günleri de aşma kabiliyeti gösterecek bilgi, birikim ve deneyimi mevcuttur.

 

Türk Eczacıları Birliği’nin geçtiğimiz yaklaşık 18 ayına baktığımızda; her seçimli kongre sonrası 2’ si Genel Kurul, 3’ ü Bölgelerarası Toplantı, 5’ i Başkanlar Danışma Toplantısı olmak üzere, toplam da 10 adet genel katılımlı toplantı yaptığını görebiliriz. Bu görüntü dahi, Türk Eczacıları Birliği’nin kuruluş şemasının ne kadar kurumsal ne kadar kişilere bağlı olmaktan uzak ve ne kadar demokratik olduğunun göstergesidir. Yapılan bu 10 toplantıda tüm katılımcılar istediklerini, istedikleri şekli ile –nezaket ölçüsünü kaçırmadan- söyleme ve herkesle paylaşma hakkına sahip olmuşlardır. Asıl sorulması gereken soru şudur; Türk Eczacıları Birliği’ni demokratik davranmamakla suçlayan oda başkanlarımız acaba kendi odaların da son 1.5 yıldır toplamda kaç adet geniş katılımlı toplantı düzenlemiş ve fikir almışlardır.

Değerli Meslektaşlarım,

Stok zararlarının karşılanabilmesi için; Türk Eczacıları Birliği’nin tercih ve kabul ettiği yöntem İTS üzerinden bildirim yapılması iken, bazı odalarımız 15-30-45 gün metodunda tercihte bulunmuşlardır. Geçmiş geçmişte kaldı arkadaşlar ve bunun sıkıntısını hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz. SGK’nın uyguladığı Global Bütçe sonucu; Temmuz ayı içinde bir fiyat düşüşünün daha yaşanacağını kurum yetkilileri ve sanayiciler dillendirmektedir. Stok zararlarının haklı bir ortamda daha adil ve daha çabuk karşılanabilmesi için en akılcı yöntemin; fiyatı düşen ürünlerin İTS üzerinden girilmesi olduğunu düşünmekteyiz. Böylece haftalık düşüşler için de zararlarımızın karşılanması adına bir yöntem sahiplenmiş oluruz.

 

Stok zararlarından doğan fatura bedellerinin tarafımıza ödenmesi sürecinde birkaç noktayı tespit etmekte yarar var diye düşünüyorum; İlaç Sanayi oluşan farkların geri ödenmesi noktasında, içimizdeki ikili görüntüyü yani çift başlılığı kullanarak geri ödemeleri bugüne kadar sarkıtmayı becermiştir. Çok söz vermiş yapmamış ve samimi davranmamıştır. Aynı düşüncelerimizi dağıtım kanalları içinde söyleyebiliriz. Süreçde dağıtım kanalları da samimi davranmayarak eczacının yanında yerini almamıştır.

İşte tam bu noktada, 14 eczacı odamızın çağrılması ile oluşturulan İlaçta Durum Komisyonu son 1 ayda 2 kez toplanarak, ilaç sanayi ile ilgili bilgileri derlemiş; firma bazında, ilaç bazında gerekli çalışmaları yapmıştır. Stok zararlarımızın, eczacıya geri ödenmesi konusunda meslektaşlarımızı oyalamaya, sabrımızı sınamaya çalışanlara bu noktada tepkimiz çok sert olacaktır. Hatırlanmalıdır ki; geçtiğimiz yıl %7 ticari ıskontoların geri çekilmesi konusunda Türkiye genelinde eczacılarımızın, örgütlerimizin ve örgütlülüğümüzün direnci malumunuzdur. Kısacası; İlaç Sanayi ve Dağıtım Kanalları, tarafını hala yanlış belirlemektedirler. Taraf olmaları gereken yerin; Eczacı Örgütleri olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar olduğunu düşünmekteyim.

Değerli Meslektaşlarım,

Hepinizin bildiği üzere Türk Eczacıları Birliği; içinde Adana Eczacı Odasının da yer aldığı 7 Eczacı Odası tarafından 1956 yılında 6643 sayılı yasa ile kurulmuş kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluştur. Tüm üyeleri üniversite mezunu olan, 55 yıllık bir kültür ve birikimiyle yolumuzu aydınlatan bir örgüte sahip olduğumuzu unutmamalıyız. Türk Eczacıları Birliği, gelişen ve değişen dünya koşullarında mesleğimize yapılan saldırıları; 15-16 Ocak, 21 Aralık, ve 4 Aralık’ ta sergilediğimiz olağanüstü dayanışmalarla püskürtme becerisini göstermiştir. Bizler 55 yıllık yolu, böylesine dayanışma içinde aldık. Bugünden sonra da mesleğimize yapılacak saldırıların, ortak aklı kullanarak püskürtüleceğinden ve hep birlikte geleceğe kalacağımızdan hiç kuşku duymuyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, mesleğimiz değişiyor. Bu büyük değişim içerisinde; örgütü, örgütlü gücü ve dayanışması ile bugüne gelen eczacılık hareketi, aynı heyecanla geleceğe kalacak kültür ve birikime sahiptir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Çok değerli ve köklü bir mesleğin parçası olduğumuzu, meslek örgütlerimizin bizlerin en önemli siyaset aracı olduğunu hatırda tutalım. Dayanışma, bir arada durabilme ve birlik olma yeteneklerimizi geliştirerek yola devam etmeli; yaşanan sürecin nesnesi değil, öznesi olma becerisini göstermeliyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ecz. Ahmet Han ALPMAN

Başkan

 

 

 

 

 


03 Haziran 2011     Okunma Sayısı : 4862     Yazdır