2013 YILI SEÇİMLİ OLAĞAN GENEL KURUL AÇILIŞ KONUŞMASI

Merkez Heyetimizin Değerli Başkanı

Eczacılık Fakültemizin Değerli Dekanı

Meslek Örgütlerinin Değerli Başkan ve Yöneticileri

Güney Ecza Kooperatifimizin Değerli Başkanı

 Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

Değerli Basın Mensupları

Adana Eczacı Odası  Olağan Seçimli Genel Kuruluna hepiniz hoş geldiniz. Şahsım ve Yönetim Kurulum adına hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Adana Eczacı Odası seçimli genel kurulu, sonuçları itibari ile; Türk Eczacıları Birliği’nin yeniden yapılanacağı ve eczacılıkta yaşanan olumsuzluklara karşı yeni ve kararlı bir mücadelenin başlangıcı  olacağı düşüncesi  ile tüm Eczacı örgütlerinin  dikkatle izlediği  ve sonucunu merakla beklediği bir genel kurul olacaktır.

Buradan hareketle  genel kurulumuzun sadece önümüzdeki dönem boyunca, bizleri temsil edecek  yöneticilerimizin belirlenmesi  ile sınırlı kalmadan, mesleğimizin geleceğine dair umutlarımızı yeniden yeşertecek sonuçları doğuracak bir genel kurul olmasını diliyorum.

Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

Mesleğimizde  yaşanan sorun ve çözüm önerilerini Türk Eczacıları Birliği ile ilgili görüşlerimizi ve Adana Eczacı Odası seçimlerine dair geçen iki yılın değerlendirmesi ile  önümüzdeki döneme ait öngörülerimizi sizlere aktarmadan önce güncel siyasal gelişmeler hakkında ki görüşlerimizi sizlerle paylaşmak isterim.

Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyada emperyalist ülkelerin demokratikleştirme maskesi altında kanlı iç savaşlar, acımasız katliamlar ve bitmek bilmeyen ‘acı’ üzerinden yeni bir Ortadoğu haritası oluşturma çabası maalesef tüm hızıyla devam ediyor. Demokrasi ve özgürlük havariliği ile toplumları ayrıştırarak birbirine düşman eden bu güçler; Irak, Ürdün ve Libya’dan  sonra bu gün de Mısır ve Suriye örneklerinde yaşandığı gibi ayrım yapılmaksızın masum ve sivil insanların katledilmesine neden oluyor, bölge halklarının vicdanında onarılmaz yaralar açıyor.

Bu kürsüden bir kez daha Ortadoğu genelinde küresel çıkarları uğruna kardeş kanı akıtan ve masum halkların  hiçbir ayrım yapmadan vahşice ve toplu imhalarına neden olan tüm sömürgeci ülke yöneticilerini bir kez daha şiddetle kınıyor, temel insan hakları çerçevesinde yaşam hakkının kutsallığından hareket ile barışa ve kardeşliğe fırsat verilmesini, akan kanın bir an önce durdurulmasını diliyorum.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada bu gelişmeler yaşanırken, ülkemizde ise özellikle Güneydoğu’da akan kanı durdurmak için ‘demokratik açılım’ söylemleri ile başlayan sürecin bugün belirsizliğe dönüşmesi, hepimizi kaygılı bir bekleyişin içine itmiştir. Bu anlamda demokratikleşme adına yapılacak bir açılımın sadece ülkemizin bir bölümünde yaşayan yurttaşlarımız için değil;  daha kapsamlı ve kapsayıcı bir şekilde tüm halkımızın huzuru ve çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti hedefi gözetilerek yapılması gerektiğinin ve bununda bir tarihsel zorunluluk olduğunun altını  bir kez daha çizmek istiyorum.

Kısa bir süre önce Taksim Gezi Parkı’nda yaşanan protestolar sonucu ülke geneline yayılan gösteriler ve bunları engellemek için alınan sert, aşırı, şiddet içeren önlemler bizleri kaygılandırırken, hemen ardından 3194 sayılı İmar Kanunu Torba Yasası ile beraber, TMMOB’nin ve bağlı bulunan Odalarının işlevsizleştirilmesi girişimi ve İstanbul Şube Yöneticilerinin göz altına alınması demokrasi geleneğimiz açısından derin bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Bir taraftan demokratikleşme adına açılım tartışmaları yapılırken diğer taraftan sivil toplum örgütlerinin işlev ve itibarlarına yönelik yasal düzenlemeler, ister istemez önümüzdeki süreçte yeni ve anti demokratik düzenlemelerin yapılabileceğine dair kuşkularımızı arttırmıştır.

İşte tam da bu noktada demokrasi  ve geleceğimiz adına, siyaset üzerinde önemli bir baskı unsuru olan meslek örgütlerinin, işlevsizleştirilerek siyasetin  insafına terk edilmesine yönelik yapılabilecek düzenlemelerin engellenmesi için tüm meslek örgütleri ile ortak, ilkeli bir duruş sergileyerek eylem ve güç birliği oluşturmak hepimizin sorumluluğudur diye düşünüyorum.

Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

Ülkemizde ve dünyada yaşanan siyasal gelişmelere  ilişkin önemli başlıkları sizlerle kısaca paylaştıktan sonra, TEB ve  SGK arasında geçtiğimiz günlerde  imzalanan 2013/1 ek protokol ile;

·        0 ıskonto bareminin 600 bin TL den 700 bin TL ye çıkması

·        0 ıskontolu eczanelerimize ödenen 25 krş olan reçete hizmet bedelinin  75 krş yapılması

·        Uzun süredir beklediğimiz bazı medikal ürünlerin medula  üzerinden  eczanelerimizden satışının sağlanması, 

·        Protokolün  3.7 dağıtım maddesinde belirtilen ilaç gruplarının arttırılması,

·        Ve Adana Eczacı Odası  olarak çok önemsediğimiz, uzun süredir Türk Eczacıları Birliği’nden talep ettiğimiz,  Protokolün 3.7 dağıtım maddesinde yapılan revizyon ile bölgemizde önümüzdeki günlerde  yeniden reçete dağıtımına başlanmasının sağlanması

maddeleri ile ilgili olarak huzurlarınızda sayın başkanımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.

Olumlu ve olumsuz yanları ile birlikte  imzalanan bu protokol, yaşadığımız ve gelecekte karşılaşacağımız sorunların çözümü için elbette tek başına yeterli olmayacaktır.

Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

Bugün mesleğimizde yaşadığımız sorunlara  akılcı ve tutarlı çözümler bulabilmemiz için öncelikle sorunlarımızın tespitlerini doğru yapmamız gerekir. Uluslararası iktisadi sisteminin açmazlarının küresel etkileri elbette ki ülkemizde de sarsıcı biçimde ekonomik parametreleri değiştiriyor. Bu ülke de hizmet veren biz eczacıları da, sağlıkta dönüşüm projesi ile başlayan, kamunun iş yükü maliyetlerini düşürmek için aldığı radikal tedbirlerden en çok etkilenen meslek sınıfı haline getiriyor.

İşte bu tedbirler sonucu bu gün hepimizin hem fikir olduğu ve acil tedbir alınması gereken yaşamsal konu; eczane ekonomilerinde yaşanan daralma ile birlikte yaşam mücadelesi veren ve yoksulluk sınırı altında geliri olan eczanelerimizin ekonomik olarak rahatlatılmasının gerekliliğidir.

Bunu sağlayabilmek adına ise her fırsatta ifade ettiğimiz  gibi öncelikle;

·        2012 Protokolünde de belirtildiği gibi KKİ uygulamalarının eczaneler üzerinden uygulanmasına son verilmesi

·        İlaç Fiyat Kararnamesinde belirtilen eczacı kar oranlarının arttırılması

·        Reçete başına verilen hizmet bedeli tutarının arttırılması

·        Kutu başına bir hizmet bedeli alınması

·        2011  Kasım ayında KKİ artışı ve İlaç Fiyat düşüşlerinden kaynaklanan Eczane Stok Zararlarının karşılanması ve haftalık ilaç fiyat düşüşlerinden kaynaklanan ekonomik kayıplarımızın engellenmesi

·        Protokolün 3.7 dağıtım maddesinin mutlaka Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından yapılacak düzenlemelerle, hukuki karmaşaya müsaade etmeyecek biçimde güçlendirilmesi ve olası yeni davaların aleyhte sonuçlanmasının  engellenmesi,

talepleri hedef olarak belirlenmelidir. Bu hedefler daha güçlü, inançlı, birbirine kenetlenmiş ve güven tazelemiş Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları tarafından inanarak ve   çok çalışarak hayata geçirilebilir  diye düşünüyorum.

Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

Ülkemizde eczacılık anlayışının yavaş yavaş değiştirilmeye çalışıldığı, eczacıların ilaç danışmanı kimliğinden uzaklaştırıldığı ve ilaçtan para kazanma devri bitti  söylemine inandırılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Ancak tekrar yineliyorum ki; reçete başı yada kutu başı hizmet bedeli tartışmalarının  yanı sıra, eczacının bilimsel kimliğini öne çıkaracak ilaç danışmanlığı hizmetinden hasta takibine kadar; aldığı eğitimin, verdiği emeğin karşılığının eczane ekonomisine artı değer olarak döneceği ‘Eczacılıkta Meslek Hakkı Uygulaması’ gelecek hedefi olarak belirlenmelidir.

Bununla birlikte  mesleki tanımlarımızın içerisinde yer almayan, yapılan  yasal düzenlemeler ile bir dayatma sonucu yapmak zorunda bırakıldığımız “muayene ücreti tahsildarlığı” na son verilmesi için girişimler yılmadan, yorulmadan sürdürülmeli  ve mesleğimizin imajını bozan muayene ücreti tahsildarlığına son verilmelidir.

6308 sayılı yasa ilgili olarak ise, bizler bu yasa değişikliğini önemsiyor ve bir başarı olarak değerlendiriyoruz.

Fakat bu konuda  bazı sıkıntıları da sizlerle paylaşmam gerekiyor.

Öncelikle yeni  yasada yer alan, yerleştirme puanı hesaplaması ile ilgili olarak değişiklik yapılacak olması, yasaya ait yönetmeliğin aradan geçen uzun zamana rağmen çıkmaması, yasa ile birlikte önümüzdeki 10 yıl içinde istihdam ile ilgili önlemler alınmadığı takdirde, bizleri işsiz 7-8 bin eczacı ile daha ciddi sorunların beklemesi ve genç eczacıların önümüzdeki süreçte ciddi mağduriyetler yaşayabilecek olmaları, örgütsel tedbirler alma konusunda bizleri zorunlu kılıyor.

Yine bu konu ile ilgili olarak, çok önemsediğimiz, fakat en son Türk Eczacıları Birliği Saymanımız tarafından yapılamayacağı  deklere edilen “Eczacılıkta Emeklilik”, mutlaka projelendirilerek eczacılarımıza sunulmalıdır. Türk Eczacıları Birliği tarafından böyle bir çalışma yapılamaması durumunda ise bizlerin Adana Eczacı Odası olarak, böyle bir projeyi detaylandırarak değerlendirilmek üzere Türk Eczacıları Birliği’ne sunacağımızı da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Önemsediğimiz bir diğer  husus ise, bireylerin örgütlü oldukları sürece güçlü olduklarından hareketle meslek örgütlerinin de tek başlarına değil diğer meslek örgütleri ile birlikte daha güçlü olacaklarıdır. Bu anlamda  Eczacı Odalarının ve Türk Eczacıları Birliği’nin akademik meslek örgütleri ile daha yakın ilişkiler kurmasının, ülke ve mesleki sıkıntıların çözümü noktasında görüş alışverişinde bulunmasının ve demokratik, refah içerisinde bir Türkiye için birlikte hareket edecek platformların yaratılmasının gereklilik olduğuna inanıyorum.

Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

Eylül ayı içerisinde tüm eczacı odalarımızda seçimli genel kurullar yapılıyor. Bu genel kurullar önce eczacı odalarımızın ardında da yukarıda saydığım bir çok sorunun çözüm noktası olan Türk Eczacıları Birliği yönetim kadrolarının oluşturulması adına ciddi anlam ifade ediyor. Burada dikkatinizi bir konuya çekmeyi gerekli görüyorum.

Demokrasi kültürünün  gereği olarak seçimlerde alternatif listelerin varlığı tabii ki anlamlı, fakat yıllarca Türk Eczacıları Birliği yönetiminde gerek söz sahibi olan gerekse muhalefet eden Odalar, genelde tek liste ile seçimlere katılırken, bu sene çoklu listelerle seçimlerini gerçekleştiriyor olmalarının nedenlerini hepimizin doğru okuması ve algılaması gerekir.

Daha önce de belirttiğim gibi özellikle son dönem  yapılan mesleki toplantılarda, eczacı odaları yönetimleri mesleki sorunlara çözüm bulmak yerine,  maalesef  Türk Eczacıları Birliği’ni taraftar edasıyla ya destekler ya da eleştirir noktaya geldi. Günden güne keskinleşen bu tablo, son dönem verilen hak arama mücadelelerinde daha belirgin bir hale gelerek saflaşmayı ve ayrışmayı katalize etti.

Bu anlamda  bugün, eczacı odalarımızda yapılan seçimlerde ki liste zenginliği; eczacı kamuoyunun, iktidarı ve muhalefeti ile, yıllardır bilindik yöntemlerle sadece taraftar edasıyla birbirleriyle mücadele eden yöneticilerini ve  oluşturdukları  Türk Eczacıları Birliği’ni, sorunlarının çözümünde yetersiz bulmalarından kaynaklandığı gerçeğiyle yüzleştirmiştir.

Bizce artık herkesin   bu sese kulak vermesi ve eczacılarımızın istediği doğrultuda yaşanan sorunları  çözebilecek, bu amaç için emek harcayacak bir Türk Eczacıları Birliği’nin yapılanmasına destek vermesi gerekmektedir.

Adana Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak bizler, hiçbir kişisel hesap ve kaygıya kapılmadan bu sese kulak veriyor; seçimler sonrasında  tüm odaları kucaklayan ve Sayın Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti Başkanımızın belirttiği “seferberlik” çağrısına uygun olarak hep birlikte  daha çok çalışacak, paylaşacak ve eczacılarımızın gelecek umutlarını yeşertecek bir Türk Eczacıları Birliği’ni, “Birlikte Yönetelim” ilkesi temelinde daha güçlü yapılandırmak istiyor ve bunun da mümkün olduğuna inanıyoruz.

Saygıdeğer Konuklar

Değerli Meslektaşlarım

İşte bir dönem daha eczacı odamızda görev alacak yeni yöneticilerimiz belirlenirken, aynı zamanda Nasıl bir TEB? sorusunun yanıtını da yine siz meslektaşlarımızın iradesi belirleyecektir. Amacın hizmet olduğu demokratik bir yarışta, sonuç ne olursa olsun, olgunlukla karşılanması ve eczacılarımızın vereceği kararlara saygı duyulması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Bizler demokrasiye ve fikir özgürlüğüne inanıyoruz. Demokrasilerde insanların seçme ve seçilme hakkının olduğunu, iktidar kadar muhalefetinde olması gerektiğini, üretilen hizmetin kalitesinin de tutarlı ve etkin bir muhalefet ile arttığını biliyoruz. Bu anlamda birlik ve beraberlik terimlerinin kişilerin seçme ve seçilme hakkını kısıtlayan bir unsur olmadığı noktasından hareket ediyor; aynı hedefe değişik söylemlerle ilerleyen farklı yapıların, örgütsel zenginliğimiz olarak değerlendirilmesinin gerekliliğine inanıyoruz.

Merkezinde eczacı ve eczacılık olan, hiçbir ayrım yapmadan tüm meslektaşlarına aynı mesafede duran, geçmişin birikimlerine sahip çıkarak gençliğin dinamizmini aktive edebilen, ‘Birlikte Yönetelim’ ilkesinden taviz vermeyen, Adana Eczacısına ve Adana Eczacı Odası’nın kurumsal kimliğine yakışır bir yönetim anlayışı ile yolumuza devam edeceğimizi bu kürsüden bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

Saygıdeğer konuklar,

Değerli meslektaşlarım,

Sözlerime son verirken;

Eczacılarımızın her zaman olduğu gibi bundan sonrada doğru seçim yapacağına olan inancımla, iki yıllık süreç içerisinde bizlerle yol yürüyen, eleştiri ve tavsiyelerini  bizlerden esirgemeyen, yolumuza  ışık tutan tüm meslektaşlarımıza, kurul ve komisyonlarda görev alan arkadaşlarımıza, temsilcilerimize, denetçi eczacılarımıza ve oda personelimize yönetim kurulum adına sevgi, saygı ve  şükranlarımı sunarken, oda seçimlerimizin mesleğimiz adına aydınlık yarınlar getirmesini diliyor; hoşgörü ve kardeşliğin hayat bulduğu, barışın bir umut değil bir yaşam alışkanlığına dönüştüğü yeni bir gelecek umuduyla saygılarımı sunuyorum.

Ecz. Ersun ÖZKAN

BAŞKAN


04 Ekim 2013     Okunma Sayısı : 5292     Yazdır