2015 - 2016 Olağan Genel Kurul Açılış Konuşması

Türk Eczacıları Birliğinin Değerli Başkanı

Saygıdeğer Meslektaşlarım

Adana Eczacı Odası 2015-2016 olağan Genel Kurul Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz.

Seçimli olağan genel kurulumuzun üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Bugün gerçekleştireceğimiz genel kurulumuzda geçtiğimiz bir yıl içerisinde sağlık, ilaç ve eczacılık alanında yaşanan değişimler ile birlikte ülkemizde ve Dünyada yaşanan gelişmeleri ve Adana Eczacı Odası çalışmalarını hep birlikte değerlendirerek önümüzdeki dönemin yol haritasını sizlerle birlikte oluşturmaya çalışacağız.

Bu anlamda bu gün bizlerle birlikte olan ve genel kurulumuzu zenginleştiren siz değerli meslektaşlarıma teşekkür ediyor başarılı bir genel kurul geçirmemizi temenni ediyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

Ne yazık ki uzun süredir ülkemiz bir türbülansın içerisinde yalpalayarak yol almaya çalışıyor.  22 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta canlı bombalarla 34 gencimizin katledilmesiyle başlayan ve bu gün gelinen noktada artarak devam eden terörün hayatımızı eskisinden daha fazla tehdit ettiği bir sürece tanıklık ediyoruz. Ankara’da, İstanbul’da, Gaziantep’te, sokakta, havalimanında, düğünde terör ve şiddet insanlarımızın hayatını almaya devam ediyor. Her güne bir saldırı haberi ile uyanıyor her gün gelen yeni şehit ve ölüm haberleriyle adeta bir şiddet sarmalı içerisinde boğuluyoruz.

Canımızı yakan böylesi büyük sorunlarla uğraştığımız, birlik ve beraberliğe her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde 15 Temmuz gecesi yakın tarihimizin en korkunç darbe girişimlerinden birine hep birlikte tanıklık yaptık.

Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçecek olan bu darbe girişimiyle; yıllardır devletin her kademesine yerleşen dış destekli, dini kendine araç olarak kullanan bir terör örgütünün savaş uçakları, helikopter ve tanklarla kendi halkını katlettiğini, Meclisi ve birçok devlet binasını bombaladığını hep birlikte üzülerek izledik.

Yaşanan bu vahşete karşın Halk, Parlamentoya ve Demokratik Sisteme canı pahasına sahip çıkmış ve bu darbe girişiminin engellenmesinde baş mimar olmuştur.

Bu vesile ile demokrasiye sahip çıkan ve bu amaç uğruna canını veren 241 vatandaşımıza Allahtan Rahmet diliyor ve bu darbe girişimini gerçekleştiren vatan hainlerini bir kez daha lanetliyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

Darbe girişiminde bulunanların yargılanması, hak ettikleri cezalara çarptırılması, devlet kurumlarının bu terör örgütü mensuplarından temizlenmesi ve devletin liyakat ve eşitlik temelinde yeniden yapılandırılması hepimizin ortak arzusudur. Ancak bütün bunlar yapılırken, titizlikle davranılması, suçlunun suçsuzdan ayrılması, insan hakları ve hukuk devleti ilkelerinden vazgeçilmemesi bir zorunluluktur. Diğer yandan darbecilerle hiçbir ilişkisi olmayan kişi ve kurumları adeta bir cadı avı yaratarak bu teröristlerle ilişkilendirme ve darbecilerle yan yana gösterme fırsatçılığına asla izin verilmemelidir.

Diğer yandan darbe girişimi sonrası uygulamaya konulan OLAĞAN ÜSTÜ HAL ile çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, meclisin devreden çıkarılarak, yetkilerinin hükümete devredilmiş olması demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşılacağı kaygılarını daha da arttırmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte Özellikle Suriye de sıcak savaşa dahil olmamız, ana muhalefet partisi genel başkanına düzenlenen suikast girişimi şiddetlenerek tırmanan terör olayları Önümüzdeki günlerin bizler için daha tehlikeli ve daha sorunlu geçeceğinin göstergeleri olarak karşımızda durmaktadır.

Tüm bu olumsuz ve karamsar tabloya rağmen, Darbe girişimi sonrası siyasi partilerimizden başlamak üzere toplumun tüm kesimlerinde darbe karşıtlığı ve demokrasi ortak paydasında oluşan ılımlı hava, Sağcı-Solcu, Muhafazakâr-Laik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni kutuplaşmasını ortadan kaldırması anlamıyla ayrı bir önem taşımaktadır. Artık beklentimiz bu ılımlı havanın değerlendirilerek, doğru adımlar atılması, siyasal kutuplaşma ve kamplaşmayı, birbirimizi ötekileştirmeyi ve dışlamayı bir kenara bırakıp demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine ve toplumsal barışa sahip çıkılarak, hep birlikte geleceğe yürüyen modern bir Türkiye’nin yeniden inşa edilmesidir.

Değerli Meslektaşlarım

Ülkemizde yaşadığımız genel değişim ve sıkıntılara paralel olarak İlaç ve eczacılık alanında da son bir yıl içerisinde iyi ve kötü birçok değişikliği hep birlikte yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz.

 Bunların belki de birinci sırasında yaklaşık dört yıllık süreden sonra 31 Mart 2016 tarihinde imzalanan SGK ilaç alım protokolü bulunuyor.

Adana eczacı odası olarak bizimde en başından imza aşamasına kadar içinde yer aldığımız 2016 SGK ilaç alım protokolü ile ilgili eczacılarımızın lehine yapılan birçok idari düzenlemenin yanı sıra;

Yaklaşık 300 milyon tl eczacılarımıza aktarıldı.

Ceza maddelerinde yapılan düzenlemeler ile cezaların yıkıcı olmak yerine caydırıcı olmaları sağlandı.

Reçete hizmet bedellerinde ciddi anlamda artış oldu ve belki de ilk defa söylediklerimize paralel cirosu düşük eczacılarımız ile yeni eczane açmış eczacılarımıza ciddi kaynak aktarıldı.

Bunlara ilave olarak protokol revizyon görüşmelerinde ceza üst itiraz komisyonu kurulmasıyla keyfi cezaların engellenebilmesi

 Ve birçok medikal ürünün medula üzerinden eczanelerimiz tarafından satışının yapılması mümkün olacaktır.

Fakat tüm bunlarla birlikte; Muayene ücretleri, Kamu kurum Iskontoları, eczane stok zararları, kamu otoritesinin tek yanlı uygulamalarıyla eczane dışına çıkan günübirlik ilaçlar, kemoterapi ilaçlarının hastaneler tarafından karşılanma zorunluluğu gibi bir çok başlık büyüyerek sorun olmaya devam ediyor.

 Değerli Meslektaşlarım

Sağlık alanında yaşanan değişim ile birlikte ilaç ve eczacılık alanı da sürekli değişiyor. Ama yaşadığımız bu değişim sağlık alanının sürekli ticarileşmesi ile sermayenin daha çok kazanmasına ve bizlerinde aynı oranda fakirleşmemize neden oluyor. Bu süreçte eczanelerimizi ayakta tutacak günlük tedbirlerle hayatımızı idame etmeye çalışıyoruz. Ve bu anlayış ile Her SGK ilaç alım protokolü görüşme dönemi başta Eczacılarımız olmak üzere birçok eczacı odası yöneticimizde imzalanacak protokolün yaşanan sıkıntıların büyük bir kısmını ortadan kaldırması yönünde bir beklenti gelişiyor.

Ama maalesef bu beklenti hiçbir protokol döneminde karşılığını bulmadığı gibi artık önümüzde ki süreçte imzalanacak protokoller ile de yeni ekonomik kazanımlar daha zor görünmektedir. Özellikle imzalanan protokolün 2+2 yani 4 yıllık bir protokol olması ve bu dört yıl boyunca sadece enflasyon oranında bir artışın öngörülmesi bizleri yeni arayışlara sevk etmelidir.

Her ne kadar eczane ekonomilerini rahatlatabilmek adına ilaç fiyat kararnamesinde yapılabilecek bir düzenleme ile eczacı kar oranlarının arttırılması önemli bir başlık olarak karşımız da dursa da, dünyada bir çok ülkede eczacı kar oranlarının azaldığı bir konjonktür de ülkemizde eczacı kar oranlarının arttırılması da zor bir ihtimal olarak görünmektedir.

Bir taraftan sağlık bakanlığı diğer taraftan SGK uygulamaları mesleğimizi şekillendirirken sadece bunlara direnerek ayakta durmaya çalışmanın artan genç eczacı sayısıyla birlikte, bizleri geleceğe taşımayacağının artık farkına varmamız ve bu noktada yeni bir eczacılık modelini hayata geçirmek için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor.

Bunun için de artık eczanelerimizi birer halk sağlığı merkezine dönüştürerek,

Eczacılarımızın akademik ve mesleki bilgilerini danışmanlık noktasında ekonomik kazanıma çevirecek,

İlaç fiyatlarından ve karlılığından bağımsız

Eczanelerde verilecek sağlık hizmetinin karşılığı olan MESLEK HAKKI nı da içerisinde barındıran yeni eczacılık modelini oluşturmamız gerekmektedir.

Bu anlamda öncelikle eczaneleri sadece ilaç temin noktası olma özelliğinden çıkaracak yöntemleri hep birlikte bulmak, geliştirmek ve hayata geçirilmesini sağlamak zorundayız.

Bununla ilgili olarak Türk Eczacıları Birliği çözüm olarak Türkiye'ye yaygınlaştırmaya çalıştığı Smart Eczane projesi için yoğun çaba harcamaktadır.

Bizler olarak bu çabayı ve SMART ECZANE PROJESİNİ desteklemekle birlikte var olan haliyle yetersiz olduğunu,  bununla ilgili başta mevzuat değişiklikleri olmak üzere dünyadaki örneklerinin incelenerek yapılacak çalıştaylar ve alınacak profesyonel destekler ile nasıl bir eczacılık ve nasıl bir meslek hakkı sorusuna cevap aranarak Türkiye modelinin oluşturulmasının zorunluluk olduğunu düşünüyoruz.

Değerli Meslektaşlarım

Son 3 -4 yıldır olduğu gibi geçtiğimiz yılın da önemli konu başlıklarından biri yine Suriyeli mültecilerinin reçetelerinin karşılanması, ödemeleri ve bununla ilgili bir protokolün imzalanmasıydı. Bizler bu konuda gerek bölgemizde yaşanan sıkıntıların çözülmesi noktasın da, gerekse bu gün tüm Türkiye’de ödemelerin makul seviyelere çekilmesinde Türk Eczacıları Birliğine en yoğun desteği veren ve sıkıntıların çözümü noktasında en fazla emek harcayan odalardan biri olduk.

Özellikle 22 Mart 2016 tarihinde Ankara da TEB ve bazı eczacı odalarımızla birlikte yaptığımız basın açıklamasının ödemelerin normale dönmesinde ciddi katkısı olduğu gibi çok yakın tarihte bu konuda bir protokol imzalanmasının da önünü açmıştır.

 Sanıyorum 15 Temmuzu yaşamasaydık bu gün Suriyeli mülteci reçeteleri de SGK ile imzalanacak bir protokol ile sorun olmaktan çıkacaktı.

Değerli Meslektaşlarım,

Önemli gördüğümüz ve önümüzdeki süreçte eczanelerimiz için ciddi ekonomik sıkıntı yaratacağına inandığımız bir diğer konuda bu SGK tarafından uygulamaya konulan ALTERNATİF GERİ ÖDEME METODU dur.

Yayınlandığı ilk günden itibaren özellikle ülkemizde ruhsatı olmayan ilaçlarla ilgili TEB ve eczaneleri devreden çıkaracağı konusunda öngörülerimizi paylaştık. Maalesef bu gün hepatit c ilaçlarının kimi kamu hastanelerinden ihtiyaç sahibi hastalara verilmesi ile bu metot pratiğe geçmiştir.

Önümüzdeki günlerde ise bu tür ilaçların sayısının artarak çoğalması ve bununla birlikte TEB ithal ilaç birimi tarafından ülkemizde ruhsatı bulunmayan ilaçların yurt dışından getirme işini ise aynı oranda sekteye uğratması muhtemel bir gelişme olarak görünmektedir.

Değerli Meslektaşlarım

Hepinizin hatırlayacağı gibi son üç dört yıldır sürekli reçeteli ve reçetesiz ilaçlar konuşuluyor ve tartışılıyor.

Yine bu konuda sağlık müdürlükleri tarafından 2014 2017 akılcı ilaç kullanımı eylem planı adı altında eczanelerimizde reçetesiz ilaç satışı olup olmadığı konusunda denetlemeler yapılıyor.

 Bizler ilk günden itibaren bu denetlemelerin ve kamuoyunda yaşanan reçeteli ve reçetesiz ilaç tartışmalarının, OTC için bir ön hazırlık olduğunu bu tartışmaların sonunda özellikle 2017 yılında OTC ile ilgili bir düzenleme ile karşı karşıya kalabileceğimizi yaptığımız tüm toplantılarda sizlerle paylaşmıştık.

Konu ile ilgili 26 Eylül 2016 tarihinde TEB tarafından gerçekleştirilen OTC çalıştayına katılan TİTCK başkamız yaptığı konuşmada kurum tarafından yürütülen çalışmalar sonucu 2017 yılında OTC düzenlemesinin hayata geçebileceğini bizlerle paylaştı.

Halk sağlığı adına bırakın faydayı zararı olabilecek bir uygulama sadece ekonomik gerekçelerle çok yakın bir tarihte yeni tartışmaları da beraberinde getirerek hayata geçecek ve önümüzdeki sürecin önemli konu başlıklarından biri olacaktır.

Bu anlamda geçmişten günümüze ilaç dışı sağlık ürünleri ile ilgili yaşadıklarımız ve özellikle bugün bu tür ürünlerin büyük bir bölümünün bizlerin de hataları sonucu eczane dışında satılıyor olmaları, yapılacak OTC düzenlemesinin önemini daha da arttırmaktadır. Dünyadaki örnekleri incelendiğinde bu tür ürünlerin genelde eczane dışında satışının serbest olması bizler için yeni kayıpların oluşabileceği anlamını taşımaktadır.

Bu da OTC ile ilgili ülkemize özgü bir modelin oluşturulmasını zorunlu hale getirmektedir.

Tüm bu nedenlerle en azından olumsuzlukları azaltabilmek adına yapılacak olan bu düzenlemede TEB in taraflardan biri olması ve bu tür ürünlerin eczaneler dışına çıkmasını engelleyecek düzenlemelerin hayata geçirilmesi için yoğun çaba harcaması gerekmektedir.

Değerli Meslektaşlarım

Bu dönemin önemli başlıklarından ve Türk Eczacıları Birliğinin önemli başarılarından biri olduğuna inandığımız Eczane Stok Affı gerçekten birçok eczanemiz için mali anlamda önemli rahatlama sağlayacak diye düşünüyoruz.  Bununla ilgili olarak hemen ardından TİTCK tarafından ITS üzerinden yapılması düşünülen eczane reel stoklarımız ile ITS de kayıtlı ilaçlarımızın eşleştirilmesi sonrası, meslektaşlarımızın daha dikkatli olmaları ve eczanelerinde ITS bildirimi yapılmadan ilaç çıkışı yapmamaları, olası denetimlerde sıkıntı yaşamamaları için zorunluluk haline gelecektir.

Yine uzun süredir tartıştığımız Eczacılar ve Eczaneler hakkında yönetmelikte yapılan değişiklik ile Isı Nem Ölçer ve Standart Eczane Tabela Zorunluluklarına belli kriterlere bağlanarak öteleme getirilmişti. Standart Tabela zorunluluğu gibi ısı nemölçerler ile ilgili zorunluluk da tüm itirazlarımıza rağmen önümüzdeki günlerde hayata geçecek gibi görünüyor.

En azından bunlarla ilgili oluşacak maliyetler noktasında eczacılarımıza ekonomik destek verilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Ayrıca alınan tüm tedbirlere rağmen ısı ve nem konusunda standart değerlerin dışına çıkıldığında oluşabilecek eczane zararlarını ve bu zararları engelleyecek olan eczane sigorta maliyetlerinde zaman içerisinde oluşacak artışların göz önünde bulundurulmasını ve buna göre şimdiden tedbirler alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Değerli Meslektaşlarım

Her zaman her ortamda bahsetmeden geçmediğim eczacı kooperatiflerimizden çok kısa birkaç cümle ile bahsetmek istiyorum.

Ekonomik ve demokratik örgütlülüğümüzün ayrılmaz bir parçası ve olmazsa olmazı olan Eczacı Kooperatiflerimizin bu gün Türkiye Pazar payının  %21 lere ulaşması sevindirici bir gelişmedir. Özellikle bölgemizde 2012 sonlarında % 6-7 olan kooperatif Pazar payının Türkiye ortalamalarına gelerek bugün % 20 lerin üzerine çıkması bizler için ayrıca mutluluk kaynağıdır.

Özellikle son dönem eczane açılışlarımızın büyük bir kısmının eczacı kooperatifleri tarafından yapılıyor olmasını gençlerimizin kooperatifçilik bilincine sahip olmaları ve kooperatiflerimizin geleceği adına umut verici olarak değerlendiriyoruz.

Fakat tüm bunlara rağmen kooperatiflerimizin yatay ve dikey düzlemde büyümesi, yaygınlaşması ve güçlenebilmesi için hepimizin daha çok emek harcaması ve eczacı kooperatiflerimizi tercih etmesi gerekmektedir.

Değerli Meslektaşlarım,

Birazdan genel sekreterimiz ve saymanımız eczacı odamızın bir yıllık idari ve mali faaliyetleri ile ilgili bizleri bilgilendirecekler. Bu anlamda ben bu konulara değinmeden konuşmamın son bölümünde Adana Eczacı Odası yönetiminin TEB ilişkilerini ve TEB e bakışını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çünkü ADEO yönetim kurulu olarak bizlerin TEB ne yönelik düşüncelerimize ilişkin birçok şey söylendi. Bazen doğru bazen yanlış yorumlarla olmayan şeyler varmış gibi bazen de var olan şeyler yok algısıyla anlatılmaya çalışıldı. Bizler tüm bunları bazen şaşırarak bazen üzülerek hep sağduyu ve hoş görü ile karşılamaya çalıştık. Fakat tüm bunlarla birlikte 30 binin üzerinde eczacıyı ve mesleğimizi ilgilendiren TEB ve politikaları söz konusu olduğunda duygusal davranmadan gördüğümüz gerçeklerden hareketle doğru bildiğimiz ve inandığımız yolda yürümeye çalıştık.

Uzun uzadıya önceki dönem TEB çalışmalarının eksik ve yanlışlarını birlik başkanımız ile bir önceki dönem ayrı noktalarda olmamızın gerekçelerini bir kez daha anlatmayacağım.

Fakat bugün gelinen noktada o ya da bu gerekçeyle;

Sorunları çözmek yerine yavaş yavaş ideolojik temelde değişim gösteren

Hak arama noktasında gerekli direnci göstermekten uzak bir konuma evrilen

Kamu tarafı ile yapılan görüşmelerde genel olarak eczacı lehine yol alamayan

Eczacısından uzaklaşan içe kapanan ve paylaşımcı olmayan

Başkanı dışında tek merkezli bir yapıya dönüşen Türk Eczacıları Birliği

Bugün genel hatlarıyla 2013 yılından bu yana istediğimiz ve talep ettiğimiz şekilde;

  Çalışan, emek harcayan, eksik yaptığında savunabileceğimiz ve hepsinden önemlisi mücadele eden bir yapıya dönüşmeye çalışmaktadır.

Tüm bunlara ek olarak eczacı odaları arasında ideolojik temelde ayrışma yaratarak merkez heyeti çalışmalarının sekteye uğratılması adına sergilenen tavırlar bu gün bizleri mesleki konuların dışında da merkez heyetine destek olmaya ve birlikte mücadele etme noktasına taşımıştır.

Bu anlamda gerek 2016 SGK ilaç alım protokolünün imzalanma sürecinde, gerekse Suriye mülteci reçeteleri ilgili yaşanan sorunların çözüm süreçlerinde ve diğer faaliyet alanlarında en fazla emek harcayan ve TEB e en fazla destek olan odalardan birisi Adana Eczacı Odası olmuştur.

Sayın Başkan,

Değerli Meslektaşlarım,

Dünyada haritalar dahil her şey değişiyor. Buna paralel olarak sağlık ve eczacılık alanında da ciddi değişimler yaşanıyor. Tüm bu değişimlerin orta yerinde olan bizler beklemekle, seyretmekle yetinemeyeceğimiz bir dönem yaşıyoruz.

 Bu anlamda Eczacılar, Eczacı Odaları ve TEB olarak bu değişime seyirci kalmadan birbirimizi güçlendirerek mesleğimizin yarınlarını bugünden kurmak mecburiyetindeyiz.

Bizlere düşen tarihsel görev ve sorumluluk ise; mesleki ve örgütsel birlikteliğimize sahip çıkarak, örgütlülüğümüzü ve dayanışmamızı güçlendirmek ve mesleğimizi geçmişin yol göstericiliğinden geleceğe doğru hep birlikte taşımaktır.

Bu vesile ile sözlerime son verirken kuruluşunun 60. Yılını kutladığımız Odamızın geçmişten günümüze bu bilinçle davranan ve ADEO kültürünün oluşmasında emeği olan tüm oda başkanlarımıza ve yöneticilerimize şükranlarımı sunuyor, bir yıllık özverili çalışmalarından ötürü kurullarımıza, komisyonlarımıza, bölge temsilcilerimize, denetçi eczacılarımıza, oda personelimize ve tabii ki her zaman yanımızda olan siz değerli meslektaşlarımıza teşekkür ediyor, başarılı, verimli, ufuk açacak bir genel kurul olmasını diliyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

 


03 Ekim 2016     Okunma Sayısı : 3764     Yazdır