36. BÜYÜK KONGRENİN ARDINDAN

Değerli Meslektaşlarım,

TEB 36. Büyük Kongre, ardından çok konuşulacak bir sonuçla gerçekleşti. İki listenin yarıştığı kongrede doğaldır ki gruplar kendilerini delegeler önünde ifade etmeye çalıştılar. Sonuçta neticeyi belirleyen oylama ise, delegelere kendini daha iyi ifade edebilen ve aynı zamanda yakın hissettiren anlayış kabul görecek, daha çok oy alacak ve yönetim erkine kavuşacaktır. Ancak bu seçimlerin böyle bir kabul mantığı ile onaylandığı hissiyatı nedense bende yok.

Bir tarafta “destek verin yönetelim” diyen bir grup, diğer tarafta birlikte yönetme şiarı ile yola çıkıp 31 oda tarafından önseçimle listesini hazırlamış diğer grup, yakın sayılarla merkez yönetimine giriyor.

Bu görüntü bazıları tarafından delege sandıkta birleştirdi, hatta bazılarının daha da ileri giderek “Koltuk pazarlığı yapanlara, eczacı odalarını bölmeye çalışanlara, örgütü çizgisinden uzaklaştırmak isteyenlere değil birikimli ve üretken adaylara  onay verdiler” diyecek kadar anlamlı! tespitler yapılmasına neden olmaktadır. Oysa, kongredeki oda başkanlarının hepsi de biliyor bu sonuç; en tanıdık 11, benim bölgemin 11’i, bu da olsun 11’i. Yani klasik, bildik bireysel tavır ile bireylere oy verilmiştir.

Seçim sonrası herkes için alınacak önemli dersler ve sonuçlar var, ancak seçim sonuç aritmetiğine göre bu kongreyi değerlendirmek ne kadar sağlıklıdır. Özellikle “belli anlayışlar onay almıştır veya almamıştır” demek bu seçimi kasıtlı olarak başka mecralara çekmeye çalışmaktır. Kimlerin kimlerle ne şekilde temasta olduğu yarın çok daha açık ortaya çıkacaktır.

Bu kongrenin sandık sonucunu etkileyen iki önemli görünmeyen yüzü vardır. Birincisi altı yıldır süren kişisel hesaplaşmaların bu kongrede de sürmüş olmasıdır. Örgüt yıllardır, zamanında birlikte olmuş “eski yol arkadaşları” diye adlandırabileceğimiz aynı kişilerin yarattığı gerginlik ve hesaplaşmaların yükünü çekiyor. Yine aynı kişiler sahnedeki yerlerini almış, seyircilerin ilgisini çekmeyi başarmıştır.

İkincisi de örgütsel ve mesleki gelişmede önemli yer tutan bölgesel eczacı odası birlikteliğinin maalesef seçimsel birliktelik şekli verilerek niteliğinin alaşağı edilmiş olmasıdır.

Her iki unsurun etkili olmasının somutu da kongrede ilginin fikirlere değil isimlere olması denilebilir. Sonuç ortadadır.

TEB 36. Kongresinin en önemli özelliği fikirlerdeki fakirlikti. Hatta bin bir zahmetle kısa zamanda hazırlanan, 34 odanın imzası ve onlarca kişinin ciddi emeğinin geçtiği çalışma programına yapılan eleştiriler bunu daha net su yüzüne çıkarttı. Bir teşekkürü bile esirgeyerek, kendilerinin hazırlıksız gelmelerine hiç aldırış etmeden hazırlanan çalışma programına alabildiğine uzun uzun haksız eleştiri. Parasını kim ödedi, bu kadar masraf doğru mu? TEB in adı kullanıldı vs.

Tabi biz de biri birine laf söylediğinde onu dinlemeyi çok seviyoruz. Kongrede faaliyet raporu anlatılırken veya kürsüde mesleki bir çalışmasını aktaran hatip olduğun da kaç kişi dinliyordu? Atışmalar olduğunda salonda kaç kişi vardı?

Kongrenin diğer görüntüleri de, son yıllarda Türkiye’deki kamplaşmaları, ayrılık ve aykırılıkları mesleğin içine taşıyarak bizi birleştiren nedenleri yok etme çabaları ve hiç ilgisi olmadığı halde bir tarafı veya kişileri hükümetin siyasal kimliği ile damgalama cesareti olmuştur.

Böylesi hayati bir dönemde, mesleki gelecekle ilgili taktik ve stratejik kararlar almamız gereken 36. kongrenin görüntüsü böyle olmamalıydı.

Biz seçim döneminde odaların etkin olduğu bir anlayışı egemen kılmaya çalıştık. Sonuçta yeni ve bir o kadar da bugüne kadar ki örgüt geleneklerimize uymayan anlayış getirmeye çalışmış olmamız, kabul görmemiş olsa da samimi ve bir o kadar da kardeşlik içeriyordu.

Türkiye’yi kucaklayan, bölgesel farklılıkları birleşik unsur haline getirmeye çalışan, kendi değerleri ile kavga etmeyen, kişiler üzerine kurgulu olmayan ve vazgeçilmez isimlerden oluşmayan bir yapı kurmaya çalıştık.

Oda başkanları olarak memnun olmadığımız gidişten mesleği koruma amacı ile bir araya geldik. Bu kongre sürecinde elbette anlayış veya kişisel hatalarımız oldu. Ancak odalar kongreden sonra da bir araya gelecek, TEB’i denetleme, yönlendirme görevini, daha da önemlisi odaların mesleki dayanışmasını, ortak akıl, ortak iş, ortak bilgi üreterek yükseltecektir.

Elbette siyasal tercihlerimiz, kökenlerimiz birbirinden farklı her birimiz Türkiye’nin farklı illerindeyiz. Hemşehri de değiliz. Bizi bir araya getiren bu kavramlar değil mesleki kimliğimizdir. Bizi bir araya getiren temel nedenleri yok sayarak ayıran nedenleri öne alamayız.

Bunları konuşacağız, yazacağız ki bizlere yakışır kongrelere hazırlık yapalım. Çünkü Büyük Kongre örgütümüzün en önemli karar organıdır. Kongreleri kişisel hesaplaşma alanları dışına çıkarttığımızda mesleki dayanışma bilincimiz daha da güçlenecektir.

 

Yeni TEB yönetimi görev dağılımı yaptı. Kongre iradesi eski oda başkanımız Sayın Erdoğan Çolak’ı genel başkanlığa taşıdı. Bütünleşme, ortak davranma beklentileri olmasına rağmen başkanlık divanında bunun gerçekleşmediğine ilişkin ilk eleştiriler yapıldı. Bizler bütünleşmeyi, ortak iş yapmayı illa da makamsal değerlendiriyoruz.

TEB çalışmaları 11 kişinin sorumluluğunda yürür. İcra kurulu alınan kararları yerine getirir. Bir yorum yazısın da okudum. “Uzlaşma adına beş kişi ile temsil edilen bir taraf 2. başkan ve sayman adayı çıkartmamıştır” yani başkanlık ve genel sekreterlik talep edilmiş ve adına da uzlaşma denmiş. Yorumu size bırakıyorum.

Daha ilk günden yanlış yorumlara sebep olacak söz söylemekten kaçınmakla birlikte, hep bir ağızdan tüm görev alan veya görev talep etmiş her üyenin tüm yöneticilerin en az başkan kadar süreç içinde sorumlu olduğunu söylemeliyiz, hatırlatmalıyız.

Bütünleşme örgüt içerisinde her alanda görev alarak olur. Bütünleşme aynı zamanda bir sorumluluktur.

Eczacının sahip ve mesul müdürlüğü maddesini içeren 6197 sayılı yasanın tartışıldığı, sağlıkta dönüşümün, OTC... yani eczacılar için hayati öneme haiz konuların gündemde olduğu günlerde başarısız TEB, sadece yönetim değişikliğine götürmez meslekte önemli gediklere yol açar.

Mesleğin sorumluluğu, sahip çıkma görevi TEB’e düştüğü kadar; odalarınıza, üretken, çalışkan kadrolara kısacası tüm eczacılara düşmektedir.

Yeni bir yıl geliyor.

Her yeni bir umuttur. Yeni bir sayfadır. Önyargılardan, kişiselliklerden uzakta, bilginin, bilimin öne çıktığı bütünleşik bir meslek örgütü için umudumuzu hiç yitirmeyelim. Bize düşeni yapmaya hazırız, dün olduğu gibi.

2008 yılının insani politikaların egemen olduğu barış içinde bir dünya ve hepimize sağlık, mutluluk getirmesini diliyorum.

Saygılarımla.

 

Ecz. Burhanettin BULUT

Başkan


31 Aralık 2007     Okunma Sayısı : 3150     Yazdır