CUMHURİYET-TEB

Değerli Meslektaşlarım,

Cumhuriyetimizin 84’üncü kuruluş yıldönümünü artan terör olayları ve yüreğimizi dağlayan şehit cenazeleri ile karşıladık. Bağımsızlık mücadelesi sonucu uğruna canlar feda edilerek elde edilen kutsal vatanımızın ve yüzüncü yılına yaklaşırken Cumhuriyetimizin bu yaşadıkları kabul edilebilir değil.

Ülkemizde yaratılan terör, ülke insanını derinden yaralarken bizim dışımızdaki tüm emperyalist güçlere fayda sağlıyor. Uzunca bir süredir toplumu ayrıştırmayı amaçlayan terör, bölgemizdeki güçlerin yer değiştirmesi sonucu uluslararası güçlerin etkinlik alanına dahil olmuştur. Uluslararası güçlerin ekonomik güçlerini - etkinliklerini arttırmak istedikleri alan; dünyada ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu ve Trans Kafkasya olarak adlandıran bölgedir. Dolayısıyla uluslararası güçlerin bu rekabet alanında göz ardı edemeyecekleri ülkedir Türkiye. Ayrıca politikalarına ittifak olmamamız halinde, istikrarsızlaştıracakları bir hedeftir aynı zamanda.

Türkiye, bölgedeki petrol, doğal gaz ve sermaye transferi kaynaklı çok taraflı çatışmaların ( ABD, Rusya, İran, Hindistan, Çin ) tarafı olmaya zorlanmaktadır.

Ülkemiz bu karmaşık günlerden M. Kemal ATATÜRK’ ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh”, “Büyük devletlerin esiri olmayan onurlu politika” ve ulusal bütünlük ( üniter devlet ) kavramları ile çıkabilir.

Bugün bizlere düşen, topyekûn teröre karşı olmak ve onun tuzaklarına düşmemektir. Bu anlamda ulusal birlik, kardeşlik, ulusal dayanışma fikirlerimizden taviz vermemeliyiz. Ayrıca bilmeliyiz ki bunları sağlamanın yolu; ülkemizi çağdaş, demokratik, özgür, hukukun herkese eşit uygulandığı, çeteleşmeyi reddeden anlayışın hakim olması ile mümkündür. Ülke kaynaklarını içerde siyaset, bürokrat, mafya, tarikat dörtgenine; dışarıda da uluslar arası güçlere peşkeş çekilmesine izin vermeyen bir yurttaşlık anlayışıyla güçlü bir ülke yaratabiliriz.

Terör, insanlarımıza geçmişte de büyük kötülükler yaptı. Gelecekte yapabilme potansiyelini içinde taşıyor. Geçmişte kardeşliğimize darbe vurmaya çalışan Maraş, Sivas, Çorum’u nasıl unutmadıysak gelecekte terörün kardeşliğimize vurabileceği darbeleri de “biz bu filmi seyretmiştik” diye hatırlamalıyız.

GÜN BİRLİK GÜNÜDÜR.

GÜN SAĞDUYUNUN HAKİM OLMA GÜNÜDÜR.

Şehit evlatlarımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.

Yüreğimize ateş düşmeden nice Cumhuriyet Bayramlarını kutlamak dileği ile

Ulusumuzun başı sağ olsun.

-----------------------

Değerli meslektaşlarım

Aralık ayı ortasında üst örgütümüz olan TEB Genel Kurulunu yapacak. Eczacı Odalarımız seçimlere kilitlenmiş durumda.

Mesleğimiz kritik bir eşikte. Sağlıkta dönüşüm, piyasacı anlayışın ilaca ve eczacılığa olan ilgisi, meslek yasalarımızın değişecek olması gibi önemli etmenler, üyeler ile Meslek Odamızı içine alan yeni bir örgütlenme şemasını zorunlu kılıyor.

İçinde bulunduğumuz değişimi ve dönüşümü geleneksel örgüt yöntemi ile karşılamamız mümkün değildir. Eczacı Odalarının karar sürecinde etkin olduğu, katılımcı demokrasinin hayata geçirildiği, üyelerin kendisini hissettiği, tabandan tavana bir yapılanma içinde olan, ekip çalışması ile yönetilen yeni bir TEB yapılanmasına ihtiyaç var.

Üyelerin Odalara ve TEB’e, Odaların da birbirine güven duyduğu, iletişim yolları herkese açık, şeffaf bir örgütlenme modeli gelecek için kurtuluş reçetesidir.

Yaşanan karmaşık dönüşümler ve baskı, değerlerimizi tahrip etmeye devam etmektedir. Üyeler, örgütlerinden uzaklaşmaya hatta yaşananların sorumlusu olarak meslek birliklerini görmektedir. Örgütler, enerji ve dinamizmini yitirerek hareketsizleşmektedir. Meslek kimliği haricinde diğer özelliklerimiz, farklılıklarımız ayrıştırma amacı ile kullanılmaktadır. Birleştirici özelliğimiz eczacı yerine, siyasi kimliklerin ön plana alınması ayrıştırmanın en çarpıcı örneğidir.

TEB’nin, Meslek Birlikleri içerisinde örnek gösterilen bir kuruluş olmasına rağmen tabandan yapılan yoğun eleştiriler ışığında yeniden yapılanacağına olan inancım artmaktadır. Yeni bir yönetim paradigması sorunları aşmamızda, birbirimize yönelttiğimiz enerjimizi dışa vermemizi sağlamakta önemli etken olacaktır. Genç ve dinamik kadroların, içinde bulunduğunuz sürecin farkında ve müdahil olarak çıkış konseptleri üzerinde önemli mesafe aldıklarını görmek örgütümüzün geleceği açısından olumlu gelişmelerdir. Bu süreci ülke siyasetindeki gibi kısır ve pazarlık hesabı ile sekteye vuranlar sadece yapılanmaya değil mesleğe verecekleri zararı iyi hesaplamalıdır.

Gelişmiş toplum örgütlü toplumdur veya örgütlü toplum gelişmiş toplumdur.

Örgütlerimizin gelişmesi, güçlenmesi geleceğimizin teminatıdır.

Hepimiz bu sorumlulukla TEB seçimlerine hazırlanalım.

Saygılarımla.

Ecz. Burhanettin BULUT

Başkan


05 Kasım 2007     Okunma Sayısı : 3183     Yazdır