DEĞİŞİM: ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?

Değerli Meslektaşlarım,

7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimler sonrası oluşan tablo ile yeni bir dönem başladı. 2002 yılında başlayarak yaklaşık 13 yıl devam eden AKP iktidarı döneminde hayatın her alanında ciddi değişim ve dönüşüm yaşandı. Siyasetin yeniden şekillendiği bu dönemde sağlıktan eğitime, hukuk sisteminden insan hak ve özgürlükleri konusuna önemli kırılmalar yaşanarak hemen her başlık yeni kutuplaşma yaratmış ve bu kutuplaşmalar her gün biraz daha keskinleşerek ara renkleri ortadan kaldırmış, sadece siyah ve beyazın tartışıldığı bir ortam oluşmuştur. 7 Haziran seçimleri sonrası oluşan yeni siyasi tablo ile önümüzdeki sürece dair belirsizlik devam etmekle birlikte, en azından yaşanan olumsuzlukların kamu vicdanında oluşturduğu rahatsızlıkları ortadan kaldırabilmek adına, toplumsal uzlaşının sağlanarak,  iç ve dış barışın sağlanabilmesi için gerekli adımların atılabileceğine dair beklentileri arttırmıştır.

Yaşanan 13 yıllık süreç içerisinde ‘Sağlıkta Dönüşüm ‘sloganı ile sağlık alanında da önemli değişiklikler yaşandı. Sağlığın özelleştirilerek paralı hale getirildiği bu dönemde biz eczacılar sağlıkta dönüşümü 2004 yılında İlaç Fiyat Kararnamesi Değişikliği ve ardından SSK ve Yeşil Kart hastalarının serbest eczanelerden hizmet satın almaya başlamasıyla birlikte hissetmeye başladık. Tüm sağlık meslek örgütlerinin sağlıkta dönüşüme karşı çıktığı bu dönemde,  özellikle artan eczane ciroları bizlerin sağlıkta dönüşüme sessiz kalmamıza neden olmuştur.

2005 sonrası süreçte ise artan ilaç ve özel hastane harcamalarının yanı sıra sağlığa ayrılan bütçenin arttırılmayarak göreceli olarak azalmasıyla sağlıkta tasarruf dönemi de başlamış oldu. Özellikle 2009 sonrası dönemde global bütçe uygulaması ile birlikte İlaç Fiyat Düşüşleri, KKİ Artışları ve İlaç Firmaları tarafından eczanelere uygulanan ticari ıskontoların kaldırılmasıyla birlikte eczacılar olarak bu değişimin ne anlam taşıdığı daha açık anlaşılmıştır.

Tüm bu ekonomik sıkıntıların içerisinde 6197 sayılı yasa ve yönetmeliğinde yapılan değişikliklerin ilaç ve eczacılık alanına yapacağı olumsuz etkilerle birlikte, eczacılık fakültelerinin sayı ve kontenjanlarındaki artış da Eczacı İstihdamı konusunda yeni sıkıntıları beraberinde getirmiştir.

 

Ayrıca;

Veteriner ilaçlarının eczanelerden satışını engellemeye yönelik uygulamalar,

Sağlık bakanlığının akılcı ilaç kullanımı adı altında 2014 - 2017 eylem planı ile reçetesiz ilaç satışına yönelik uygulama ve baskıları,

Görsel ve yazılı medyada ilaç reklamına yönelik artışlarla birlikte bu tür ürünlerin yavaş yavaş market raflarında yerini almaya başlaması ve yeni bir OTC düzenlemesi beklentisi,

Tarım İl Müdürlüklerinin Tarım Bakanlığı ruhsatlı ürünler ile ilgili eczanelere yaptırımları eczane ekonomilerini sıkıntıya sokarken, günübirlik tedavi adı altında onkoloji ilaçlarının eczaneler yerine hastanelerden temin yoluna gidilmesi ve  son olarak yapılan SUT değişikliği ile uygulamaya geçen Alternatif Ödeme Sistemi ve Yeni İlaç Fiyat Kararnamesi eczane ekonomilerinde yaşanan sıkıntıların artarak devam edeceğini göstermektedir.

13 yıl önce başlayan ve bu gün devam eden sağlıkta dönüşüm ile;

5 bin eczane aylık 20 bin TL ve altında,

7 bin eczane aylık 20 bin - 40 bin TL arası,   

3 bin 500 eczane aylık 40 bin - 55 bin TL arası,

Ciro yaparak hayatını idame etmeye çalışmaktadır.

Her ne kadar bu gün bir yönüyle 15 binin üzerinde eczacının Sosyal Güvenlik Kurumu’na sıfır ıskonto ile ilaç veriyor olmasıyla övünürken, başka bir bakış açısıyla gelinen süreçte binlerce eczacının yoksulluk ve hatta açlık sınırının altında hayatlarını idame etmeye çalışmaları biz örgüt yöneticileri için övünç dışında başka bir duyguyu ifade eden eylemi gerektirmektedir.

Bununla birlikte yıllardır karşı duruş çerçevesinde sesimizi yükseltemediğimiz bu dönüşüme bu gün itiraz ediyor olmamız ise ciddi bir çelişki olarak ve yıllar öncesinden bu dönüşümün nerelere gideceğini algılayamamamız adına üzücü bir tablo olarak önümüzde durmaktadır.

Değerli Meslektaşlarım,

Son dört - beş yıldır eczacılar olarak yaşanan sıkıntıların çözümü için tartıştığımız konu başlıkları irdelendiğinde maalesef çözüme yönelik yol kat edilemediği gibi,  yaşanan sorunlarda artarak devam ettiği de somut olarak görünmektedir.

2011 yılından bu yana;

Eczane Ekonomileri,

Eczacı Kar Oranları,

Muayene Ücreti Tahsildarlığı,

KKİ Uygulamaları,

Eczane Stok Zararları,

Eczacılıkta Meslek Hakkı,

İlaç Fiyat Düşüşleri,

Eczacılıkta İstihdam,

Eczacılıkta Emeklilik,

Günübirlik Tedavi Uygulamaları,

gibi başlıklar bu günde aynı şekilde konuşulmaya devam ediyor.

Tüm bunların sonucu, belki bunlardan daha tehlikeli olan umutsuzluğu da eczacılar ve eczacı örgütleri olarak yaşamaya başladık.

Bize göre yaşanan bu umutsuzluğun sorumluluğu; 2005 sonrası dönemde uzlaşma adına, yapılan yanlış uygulamalara sesini yükseltemeyen,   iktidarda kalabilmek uğruna niceliği önemseyen, zor durumlarda inisiyatif almaktan kaçınan, paylaşmayan, vizyon ve misyonunu unutarak, yaşanan olumsuz gelişmelere zamanında tepki veremeyen, lider özelliğini yitirerek istek ve beklentilerimizi karşılayamayan üst örgüt yöneticilerimizdedir. Bu anlamda bu gün ilaç ve eczacılık alanında yaşanan olumsuzlukları sadece güçlü bir iktidara bağlamaya çalışmak sorumluluğu başkalarına atarak hedef yanıltmaktan başka bir şey değildir.

Yaşanan tüm bu olumsuzlukların arasında çok yakında tüm Eczacı Odalarında ardından da Türk Eczacıları Birliği seçimleri yapılarak önümüzdeki dönem örgütlerimizi yönetecek ve oluşan umutsuz tabloyu ortadan kaldırmak için emek harcayacak yöneticilerimizi belirleyeceğiz.

Bu gün başta Türk Eczacıları Birliği Yöneticileri olmak üzere tüm yöneticilerimizin iyi niyetle, eczacılık için emek harcadığına inancımız tamdır. Fakat sadece iyi niyetli olmanın bu sorunların aşılması için yeterli bir kriter olmadığı sorunların çözümünde yaşanan yetersizliklerde ortaya çıkmıştır.

Artık ihtiyacımız olan egolarımızdan sıyrılarak 30 bin eczacının ve mesleğimizin geleceği için doğru tercihlerde bulunma zamanıdır.

2011 yılından bu yana iyi niyetle, gerekli değişimin yapılarak, mesleki birlikteliğin sağlanabilmesi adına istek ve taleplerimizi ileterek bekleyen bizler, her gün biraz daha ekonomik olarak can çekişen eczacıların ve elimizden alınmaya çalışılan eczacılığın yok olmasını seyretmeyeceğiz.

Adana Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak göreve geldiğimiz günden bugüne ilaç ve eczacılık ile ilgili süreçlerde olayları kişiselleştirmeden, duygularımızla davranmak yerine her zaman inandığımız doğruları savunmayı tercih ettik. Yaşanan bu süreçlerde sıkıntıların aşılması adına eleştirilerimizi yaparken sorumluluk almaktan da hiçbir zaman kaçmadık. Tüm bunları yaparken de sadece bölgemizde bizlere görev ve yetki veren eczacılarımıza değil tüm eczacılarımıza ve mesleğimize olan sorumluluğumuzu her zaman ön planda tuttuk.

Bu dönemde de önceki dönemlerde olduğu gibi gerek Adana Eczacı Odası gerekse Türk Eczacıları Birliği seçimlerinde alacağımız tavrı kişisel kaygı ve beklentilerimiz yerine sorumluluklarımız doğrultusunda belirleyerek artık değişim zamanı diyoruz.

Çözüm için; yeni bir anlayış ile eczacıya umut olabilecek, eczacıları, eczacı odaları ve kendi ile barışık, cesur, mücadeleci, paylaşımcı, demokrat, kararlı ve çözüm odaklı bir Türk Eczacıları Birliği yapılanması için çalışacağımızın bilinmesini istiyor ve tüm eczacılarında aynı amaç uğruna mücadele etmesi gerektiğine inanıyoruz.

Aksi takdirde bugüne kadar eczacı örgütleri olarak dilek ve temennilerle geçiştirilen bu süreçlerde geriye dönüşün mümkün olmayacağı ve binlerce eczacı ile eczacılığın geldiği durumdan hepimizin sorumlu olacağı unutulmamalıdır.

Ecz. Ersun ÖZKAN

Başkan

 


13 Temmuz 2015     Okunma Sayısı : 6404     Yazdır