ECZA KOOPERATİFLERİ

Eczacılıkta değişim ve dönüşüm yaşanırken örgütlerimizin durağan kalması mümkün değil. Şimdilerde mesleki gelecekle ilgili yakınmalar, beklentiler, tehditler, hazırlıklar açıkçası işin ekonomisi ile ilgili.

TEB, Eczacı Odaları ve Ecza Kooperatifleri mesleğin kaderindeki üç aktör. Hepsi de çok önemli olmasına rağmen, bazen bir tanesi, bir dönem daha da önemli veya daha etkin hale gelebiliyor. Örneğin son yıllarda özellikle yasalarımızın gündemde olması ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun merkezi hale gelmesi, TEB’e çok daha fazla görev ve sorumluluk yüklemektedir.

Yakın gelecekteki en önemli sorunlardan bir tanesi de eczacının sermaye sorunu. Bu noktada ciddi bir ekonomik dayanışmaya ihtiyaç duyulacaktır. Bugün yeni bir ekonomik yapılanmaya gitmek çokta mümkün görünmemektedir. Mevcut ecza kooperatifleri, mesleğimizdeki tehditlere karşı var olan ekonomik gücümüzdür.

Dünyada kooperatifçiliğin tarihsel sürecine baktığımızda, ilk kooperatifçiler kendi kooperatif atölyelerinde arkadan iliklenen gömlekler ürettiler.

Bunun mantığı gömleğini bile iliklerken başkasına ihtiyaç duyulsun istediler.

Dayanışmanın, bir arada olmanın, ortak yaşama anlayışının yerleşmesini hedeflediler.

Dayanışma bir anlamda birbirine ihtiyacı olanların oluşturduğu çok daha güçlü bir yapılanmadır. Kooperatifler bir arada olma, ortak gücü kullanma, piyasanın acımasızlığına karşı üyeyi koruma organizasyonudur.

Türkiye de ecza kooperatifçilik hareketi 1970’li yılların sonlarında doğdu.

1978’lerde döviz darboğazı yüzünden ilaç ham madde ithalatı sıkıntısı yaşanıyordu.

Meşhur 70 sente muhtaç olduğumuz dönemler. İlaç piyasaya verilemediği için depolar, “para içeri – mal dışarı” satış politikası ile ilaç satıyorlardı. Ecza kooperatifçiliği bu ciddi bunalım döneminde ortaya çıktı. Manisa da Silifke’de ve hızla diğer illerde de açıldı. 1995-96 yıllarında %36’lara kadar pazar payı yükseldi.

Ancak özellikle 1998’den sonra da bedeli ağır bir bunalıma girdi.

Kooperatif örgütlenmeleri sadece Türkiye de değil dünyada, özellikle kooperatiflerin güçlü olduğu Avrupa’da da ciddi sıkıntılar yaşadılar ve yaşıyorlar. Türkiye de 30 yıllık ecza kooperatifçiliği inişli çıkışlı süreçler sonunda önemli deneyim kazanmıştır.

 

Örgütlerimizde tartışılan “ulusal boyut projesi” sadece kooperatiflerin pazar payının arttırılmasına yönelik olmamalıdır. Eczacılığın geleceğine, korunmasına, geliştirilmesine yönelik bir hareket olmalıdır. Tüm Türkiye’de ortak tek kooperatife doğru bir evrilme olmalıdır.

Bireysel sermaye ile güç oluşturma dönemi nasıl bitmiş ise, yerel ekonomik örgütlenmelerle de, global ekonomide yer bulmak mümkün değildir. Tüm dünyada ekonomik birleşmeler bu nedenledir. Artık ülkeler bile kendi iç üretim ve kalkınma modelleri ile geleceğe kalmalarını mümkün görmedikleri için uluslar arası ekonomik birlikteliklere doğru yönelmektedir.

Bizlerin yerel anlayışlarla, bireysel bakışla başarılı olma şansımız yok, yerel stratejiler ile de gücü oluşturmamız mümkün değildir. Genel, geniş, ulusal stratejiler ve profesyonel kadrolar ile geleceğe hazırlanmalıyız.

Eczacı odaları ve TEB demokratik ve siyasal savunma örgütleridir. Mesleğimizin tüm sorunlarına karşı politika üretirler. Kooperatifler ise sosyal boyutunun yanında hem ekonomik savunma, hem de ekonomik güç oluşturma örgütlerimizdir. Önümüzdeki dönemde, küresel piyasaların beklentilerine uygun düzenlemelere, mesleğimize yönelik tehditlere karşı güçlü kooperatif için;

*Her şeyden önce kooperatiflerde üye sayısını arttırmalıyız. Kooperatifin olumlu sonuçlarından zaten tüm meslektaşlarımız faydalanmaktadır, doğal ortağıdır. Üyeler arasında her türlü ayrımcı yaklaşımlardan kaçınmalıyız. ( bu kooperatifçi, bu değil gibi) Eczaneler arasında artan dengesizliğe karşı kooperatif aracılığı ile çözüm yolları aranmalıdır.

*Kooperatifleri eleştirilmeyen, ulaşılamayan halden çıkartıp çekim yerleri haline getirmeliyiz. Ortakları yönetime katmanın formülünü bulmalıyız. Daha katılımcı yönetim ve açılımlar kooperatiflerin kurumsal gelişimine katkı sunacak, yönetimlerin yenilenmesini de sağlayacaktır. Kooperatife zarar gelmemesi adına kapalı kapılar arkasında konuşulanlar açıkta tartışılmalıdır ki kurumlar gelişme sağlayabilsin.

*Eczacı odaları ve kooperatifler ilkesel işbirliklerini güçlendirmelidir.

*Eczacı kooperatiflerini dağıtım kanalı gibi görmek, göstermek gibi yanılgıdan çıkmalıyız. Özel ticari depo gibi davranması veya talepte bulunulması doğru bir yaklaşım değildir. Sosyal boyutu en az ekonomisi kadar önemlidir.

Kooperatifle ilgili daha bir çok madde yazılabilir ancak yöntemleri profesyonellerin organize ettiği, kooperatifçilik ruhunu kaybetmeyen bir kooperatif ihtiyacı her zaman olacaktır. Bizler kooperatifle ilgili çokça konuşmalıyız, geliştirmek üzere eleştirmeliyiz, yönetmeye talip olmalıyız.

Bizlerde bölgemizde bir kooperatif olması için çok mücadele ettik ve bugün hemen yanı başımızda bir kooperatifimiz var.

Kooperatif hareketinin içerisinde bir örnek teşkil eden Edak Ecza Kooperatifi, Güney Ecza Kooperatifi işbirliğinde bölgemizde hizmet veriyor.

Kendi yerimize sahip çıkmalıyız. Lafla değil somut olarak ve sevgi ile.

Mesleğimiz ve örgütlerimiz parlak yenilenmenin yanında zaman zaman karanlığı da yaşamıştır, ama her karanlığın ardından bu mesleğin üyeleri ayağa kalkmayı, yeniden organize olmayı da başarmıştır.

Saygılarımla

Ecz. Burhanettin BULUT

Başkan


05 Nisan 2007     Okunma Sayısı : 6903     Yazdır