"İLAÇTA REKLAM" PANELİNİN AÇILIŞ KONUŞMASI
Değerli Konuklar
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Değerli Basın Mensupları
Bilimsel Eczacılığın 173.Yılı Kutlama Etkinlikleri içerisinde düzenlediğimiz “İlaçta Reklam” konulu panelimize hepiniz hoş geldiniz.
Öncelikle bugün panelimize katılarak bizleri onurlandıran
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanım Sayın Dr. Saim KERMAN’a,
Türk Eczacıları Birliği Başkanım Sayın Ecz. Erdoğan ÇOLAK’a,
Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Başkanım Sayın Dr. Eriş BİLALOĞLU’na,
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Genel Sekreteri Sayın Turgut TOKGÖZ’e,
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Reklamcılık ve Tanıtım Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Sayın Dr. Deniz SEZGİN’e,
Teşekkür ediyorum…
Saygıdeğer Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,
Eczacılar olarak 2004 yılı ilaç fiyat kararnamesi değişikliği ile hissetmeye başladığımız değişim süreci yavaş yavaş nihai seklini almaya başladı.
Özellikle 2 Kasım 2011 tarihli 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunu oluşturarak, ilaç ve eczacılık kavramlarının çerçevesini çizmiştir. Bir taraftan Sağlık Bakanlığı, diğer taraftan en büyük satın alıcı kimliği ile Sosyal Güvenlik Kurumu, ilacın, sağlığın, bir yandan sosyal, bir yandan finansal değişikliklerini yasalaştırırken, sağlık alanında uzmanlaşmış hizmet sunucularının ve bunları temsil eden meslek örgütlerinin görüş ve onayına ise ne yazık ki gerek duymamıştır. Ama bu yasalaşma süreci boyunca sağlık meslek örgütleri sağlıkta özelleştirmeye nasıl karşı çıktıysa, kamu sağlığı açısından ilaçta reklama da aynı şekilde karşı çıkmıştır.
Değerli Meslektaşlarım,
90’lı yıllarda tartışmaya başladığımız ilaçta reklam ve OTC bugün somutlaşmış olarak karşımızdadır. Tarihsel geçmişindeki uygulamalar hatırlanacak olursa, 1996, 2003 ve 2009 yıllarında reçetesiz ilaçlara reklam serbestîsi getiren yönetmelikler Resmi Gazete’de yayınlansa da 1262 sayılı yasaya aykırı olmaları ve ilacın diğer tüketim mallarından farklı olması gerekçesi ile Türk Eczacıları Birliği tarafından dava konusu edilerek iptal ettirilmiştir.
Tüm bu mahkeme süreçlerine rağmen 3 Mart. 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 11-(3) maddesi ki bu madde; “reçeteye tabi olmayan ilaçlar ve tedavilerin reklamları dürüstlük ilkesi çerçevesinde, gerçeği yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak şekilde hazırlanır” der ve 2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Radyo Ve Televizyon Üst Kurulu Yayın Hizmetleri Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik madde 12-1-c-ki bu madde de; “reçeteye tabi olmayan ilaçlar ve tedavilerin reklamları dürüstlük ilkesi çerçevesinde, gerçeği yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak şekilde hazırlanır, bu konuda 17 Şubat 2005 tarihli ve 25730 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Beşeri Tıbbi Ürünlerin Sınıflandırılmasına Dair Yönetmelik Hükümlerine göre hazırlanan ve her yıl sağlık bakanlığınca hazırlanan liste esas alınır” der.
Yani bu yasal düzenlemelerle reçetesiz ilaçlarda reklamın önü açılmış durumdadır.
Saygıdeğer Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,
İlaçta Reklam Serbestîsi ile bizleri nelerin beklediği konusunda panelistlerimiz bilgiler vererek bizleri aydınlatacaktır.
Ama ben de kısaca konuyla ilgili görüşlerimizi ve endişelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi ilaç stratejik öneme haiz bir üründür ve zehir ile arasındaki fark ince bir çizgidir. İlaç, doğru zamanda ve dozda kullanılmadığı takdirde, tedavi edici özelliğini yitirdiği gibi insan sağlığına da zarar vermeye başlar. İlacın amacına uygun olarak tedavi edici olabilmesi için hekim ve eczacı tercihi ile kullanılması zorunludur.
İlaçta reklam ise uzmanı aradan çıkarıp doğrudan hedef kitleye ürünü satmayı amaçlayan bir uygulamadır. Bu özelliklerinden dolayıdır ki ilaç, reklamı yapılan diğer ürünlerden farklıdır.
İlaçta Reklam’ın toplum sağlığı açısından taşıdığı riskleri kısaca özetlersek:
1. Bilinçsiz ilaç kullanımında artış ve kaynakların boşa harcanması,
2. Yanlış ve yetersiz tedavi riski,
3. İlaç etkileşmelerinde artış,
4. İstenmeyen etki riskinde artış,
5. İlaca ihtiyaç dışı talep artışı ile oluşabilecek ilaç bağımlılığı riski,
6. Reklam maliyetlerinin fiyata yansıması ile ilaç fiyatlarında artış,
7. Gereksiz tedavi maliyeti,
8.Tüm bunlara bağlı olarak oluşacak yeni sağlık sorunları ve devamında ölüm vakalarında artış,
İşte bu unsurlar bizleri İlaçta Reklam’a hayır dedirten belli başlı tehlikelerdir.
Değerli Meslektaşlarım
Yaşanılması muhtemel tüm olumsuzluklara rağmen, İlaçta Reklam’ın yasallaşmasının gerekçelerine de değinmek gereklidir.
Yıllardır İlaçta Reklam’ı savunan ve bunun içinde çalışmalar yapan reklam sektörü tüm bu gelişmelerden memnuniyet duyuyor. Ciddi bir pazar alanı, sektörel daralmadaki ticari dar boğazı şimdilik çözmüş görünüyor.
İlaç endüstrisinin neredeyse tamamı çok uluslu şirketleri için, ilaç tüketimini rasyonel ve akılcı bir politikadan uzaklaştırıp, kişileri “kendi kendini tedavi edebilecekleri” yanılsamasına inandırarak, bunun ilerideki satış rakamlarına yansıyacak muhtemel artışlarını, şimdiden hesaplıyor olduklarını tahmin etmek zor değildir.
Nitekim 1970’li yıllarda ABD ilaç sanayisi sıkışmış, yeni alanlar aramaya yönelmiştir. “bireyin kendi kendine tedavi” olma sloganı ile ilaçların reçetesiz ve reklamla satılması ilaç firmalarının sarıldığı önemli yöntem olmuştur. Çoğu gelişmiş kapitalist ülkelerde üretilen teori ve yöntemler gibi “bireyin kendi kendine tedavi” olma sloganı ülkemizin de gündemine bu şekilde yerleştirilmiştir. Burada amaç ise reklama bütçe ayıramayan küçük ölçekli firmalarında elimine olmasıyla daha geniş bir pazar ve daha çok kardır.
Yapılan yasal düzenlemeler sonucu kanun koyucu otoriteler için ise ilaç artık üretim fazlasını reklam, tanıtım ve özendirme yolu ile iç pazarda talep yaratarak tükettirilmesi gereken bir meta halini almış oldu.
SGK’ nın tasarruf tedbirleri gerekçesiyle geri ödemeden çıkarttığı bu ilaçlarda sanayinin hedeflediği satış rakamlarına ulaşma konusundaki sıkıntısını reklam ile rahatlatacak olması ise, siyasi otorite ile ilaç endüstrisinin eş zamanlı bir operasyonu olarak okunmalıdır.
Saygıdeğer Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,
Reklamın serbest bırakılmasının toplum sağlığı üzerine olası etkilerini dillendirmek, kamuoyu oluşturmak ise hizmet sunucusu olan biz eczacılar ve hekimlere düşüyor. Bu tarihi görev, OTC kalemlerinin market raflarında yerini alması ihtimalini aklımıza sıkça getiren, İlaçta Reklam’ın önünün açılmasının nedenleri konusunda, bizlere bir kez daha mesleki geleceğimiz açısından ağır sorumluluklar yüklüyor.
Reçeteli- reçetesiz satılan, OTC kabul edilen ilaçlar ve sağlık destek ürünleri, uzman ve güvenilir ellerde hastaya sunulmalı, sadece ve sadece eczane raflarında yer almalıdır.
Zayıflama ilaçları başta olmak üzere acı örneklerini defalarca yaşadığımız Tarım Bakanlığı ruhsatlı ilaç dışı ya da bitkisel ürünler üzerinde denetimler arttırılmalı, internet üzerinden satışları ve kitle iletişim araçları kullanılarak yapılan reklamları titizlikle incelenmeli, toplumu yanlış yönlendirebilecek durumların tespiti halinde gerekli ceza hükümleri kararlılıkla işleme konmalıdır.
Sonuç olarak, teşhis ve tedavinin bir bütün olduğu ilkesinden yola çıkarak; hastayı, konusunun uzmanı ve profesyonellerinden uzaklaştırarak müşterileştirme, ilacı ait olduğu eczaneler yerine, bilinçsiz ve gelişigüzel tüketime açılacağı, başka mekânlara taşıyarak, metalaştırma ve sağlık hizmetlerini özelleştirme politikalarına karşı, tüm kurumsal yapıların daha duyarlı olması ve sorumlu davranması gerektiğini düşünüyoruz
Saygıdeğer Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,
Konuşmama son verirken Tüm Eczacılarımızın 14 Mayıs Eczacılık Gününü kutlar hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.
Ecz. Ersun ÖZKAN
Başkan
15 Mayıs 2012 Okunma Sayısı : 5816
Yazdır