SAĞLIK SİSTEMİ
Ülkemizde sağlık sisteminin baştan sona değiştirilmeye çalışılması bize has bir durum değil. Tüm dünyada sağlık sistemi önemli bir gündem maddesi ve bir arayışın da olduğu gerçek. Hükümetler bir yandan sağlık harcamalarını kısmaya çalışırken, bir yandan da sağlığı sermaye gruplarına rant kapısı olarak sunmaya devam ediyorlar. İnsanlığın daha iyi yaşam güdüsü olduğu müddetçe sağlık sektörü, her zaman fazlaca önemsenen bir hizmet alanı olacaktır. Bu sektöre bir yandan yatırım yapılacak bir yandan da sınırlama çalışmaları olacaktır. Sağlıklı yaşam hakkı bireysel talepler doğururken; liberal anlayışlar da bu taleplerin devletçe karşılanmaması gerektiğini savunacaklar. Anlaşılan o ki sağlığı sosyal bir hak olarak gören anlayış ile ticari bir alan olarak gören anlayış arasında bu tartışmalar devam edecek. Türkiye de rasyonel, çağa uygun, herkesin eşit ve kolay ulaşabildiği bir sağlık politikasına ciddi anlamda ihtiyaç var. Her gün gazetelerde sağlıktaki çarpıklığı göz önüne seren haberler yer alıyor. Biz sağlıkçılar olarak içinde yer aldığımız sağlık sektörünün gelişmeye, denetlenmeye, bilimsel yaklaşımlara ihtiyacının olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Hükümetin uygulamaya soktuğu sağlıkta dönüşüm projesi bu anlamda önemsenmesi ve bir o kadar da üzerinde tartışılması gereken bir konudur.Uygulamaya girecek olan Genel Sağlık Sigortası ve Aile Hekimliği gelecek nesilleri de etkileyecek önemli bir sağlık sistemi değişikliği olmaktadır. Sağlıkta çok kapsamlı değişikliklerin yapıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Her değişiklik ve yenilik mutlak iyi sonuçlar doğurmuyor hatta bazen aksine eskiyi aratır hale getiriyor. Sağlık alanında bu kadar cesurca yapılan değişiklikler, toplum sağlığı konusundaki eksiklikleri, eşitsizlikleri gidermek üzere kurgulanmadığı, aksine yük olarak bazen de kara delik diye tabir edilen sağlık harcamalarından kurtulmak olarak planlandığı endişesini yaratıyor. Genel sağlık sigortasının ve aile hekimliğinin kısaca yanlışlarını sıralarsak; *Genel sağlık sigortasının temeli olarak esas alınan prim sistemi bugünkü ekonomik kriterlerle uygulanabilir değildir. GSSnin vergi destekli bir planlanmaya ihtiyacı var. *Sağlık hizmeti merkezden ve tek elden organize edilmesi gerekirken, yerele teslim edilmesi niteliksel olarak zayıflamalara neden olacaktır. Sağlıkta yerelleştirme doğru yaklaşım değildir. *Türkiyenin ekonomik, sosyo-kültürel yapısına uygun, eşitlikçi bir sağlık hizmeti politikası uygulaması gerekirken, ulusal olmayan dünya bankası ve IMF güdümlü sağlık politikası yürürlüğe sokulmuştur. Özelleştirme eksenli bu politika kamu ağırlıklı sağlık sistemini yerle bir etmektedir. *Doktorlara performansa dayalı döner sermaye sistemini getiren bu uygulama; Neo-liberal bir bakışla sağlığı planladıklarının göstergesidir. Sağlık bugünkü anlayış ile serbest piyasaya devrediliyor. Oysa sağlıkta piyasa şartlarının geçerli olması mümkün değildir. Çünkü hasta yani satın alıcı hekimin ne ilaç yazacağını, hastalığının ne olduğunu, sonra hangi sağlık hizmetini alması gerektiğini bilemez. Bu alışverişte tek taraflıdır. Hekimin hastaya sunduğu hizmetten memnuniyet (yani performans) halk tarafından nasıl değerlendirilecek açıkçası bir muammadır. *Tüm söylenenlerin tasarruf gerekçesine dayandırılmasının aksine ülkemizde sağlığa ayrılan pay oldukça düşüktür. İlaca ödenen tutarda diğer AB ülkeleri içerisinde en düşük olandır. Ülke kaynaklarının doğru değerlendirilmesi anlamında tabi ki tasarrufa gidilmelidir. Ancak burada söz konusu sağlık olunca bilimsel kriterler öne alınmalıdır. 1 YTL lik öksürük şurupları veya ağrı kesicilerin kutularını küçültme ile tasarruf sağlayamazsınız. Tüm yaygara OTC listesi çıkarıldığında kamuoyu oluşturmak için yapılmaktadır. İlaçta, sağlıkta çok ciddi yolsuzluk var denilerek çıkartılacak OTC listesi ile geri ödeme de bulunan ilaç listesini de sürekli azaltacaklardır. *Bu yeni sistem ile daha çok sağlık harcamaları yapılacaktır ancak hükümet bu harcamaların bir kısmını ödemeyerek tasarruf edeceğini düşünmektedir. Aksine bu sistemi uygulayan ülkelerde harcanan oran bizdekinin neredeyse iki katıdır. *Sevk zinciri pilot bölgelerde dahi yürürlüğe girmemiştir. Sevk zinciri uygulaması ile özel poliklinikler ile aile hekimleri arasında ve tabi ki eczacılar arasında etik dışı uygulamalar artacaktır. En az üç bin hasta bir doktorun yönlendirmesine mahkum bırakılmaktadır. *Aile hekimliği için yeterli doktor bulunmamaktadır. İthal doktorla da bu sorunu çözme şansı yoktur. Hekimlere uygulanan politikalar ile mevcut hekimler de kamudan uzaklaşmaktadır. Gelecekte kamuda özellikle de uzman hekim kalmayacaktır. *Aile hekimliği ile zaten işini yapmakta zorlanacak hekimlere sağlık ocaklarını devrederek, sağlık ocağını ticarethaneye çevirmek kime ne fayda sağlayacaktır? Sağlıkla para ilişkisi en aza indirilmesi gerekirken aksine bir durum ile her işin başına kapital konmuştur. Sağlık ocağı hekimi kira ödeyecek, personelin maaşını ödeyecek bu arada da bizim gibi devletten geri ödeme bekleyecek. Olumsuzluklar adına daha birçok gerekçe sıralanabilir. Ancak sonuçta özel kesime ağırlık veren ve kamu kuruluşlarını işletme haline getiren bu anlayış ile sosyal ağırlıklı bir sağlık politikasının olmayacağı açıktır. Peki eczacılar bu işin neresindedir diye baktığımızda, Genel Sağlık Sigortasının ve Aile Hekimliğinin teorikte ve yazılı uygulamasında eczacılar yer almamaktadır. Oysa pratikte tüm uygulamada eczacı bulunmaktadır. Aile hekimliği ile SSK da yaşadığımız gibi yeni eczane açma alanları ortaya çıkacaktır. Genel sağlık sigortası ile tek tip protokol, tek kuruma geçilecektir. Çıkacak OTC listesi ile eczanelerde reçetesiz ilaç satışı başlayacaktır. Sağlık sisteminde gerçekleşen değişimler, Aile Hekimliği ve Genel Sağlık Sigortasının yürürlüğe girmesi ile eczaneler doğal olarak daha çok değişime zorlanacaktır. Eczanelerde yaşayacağımız bu değişimler kendini gelişme ve çağdaşlaşma ile gösterebileceği gibi uyum sorunu ile de ciddi sıkıntıya girebilir. Eczane mekan genişletilmesi, mesleki formasyonun yükseltilmesi, örgütsel birlikteliklerimizin güçlendirilmesi ve mesleğine sahip çıkma gibi olgularla mesleğimizi geleceğe taşımamız elimizde. Popülist söylemlerle, geleceği tarif edemeyen planlarla ve bireysel tavırlarla sadece sermaye gruplarının değirmenine su taşırız. Saygılarımla Ecz. Burhanettin BULUT Başkan