MERKEZDE ÇÖZÜM OLMAYINCA


 

“2008 İlaç Alım Protokolü” o kadar çok tartışılmasına, konuşulmasına, tüm eczacı odalarının önünde imzalanmasına karşın, sanki bir anda ortadan kayboldu. Sonrasında sanki yokmuş gibi kabullenilmeye başlandı. Forum sayfalarında dahi gündem olmaktan çıktı. Bizler kendi aramızda artık bu konuyu konuşamaz olduk. Aslında işin özü; reaksiyonların nedeni, bu duruma gelinmesini aklımızın almamasıdır. Nasıl olur? Nasıl uygulanmaz? Biz o zaman kime neye güveneceğiz? İmzalanan metinde muhatap kim? Kim kimin yerine karar veriyor? Sanki savaş varmış gibi pazarlıkta her şey mubah mı? Nerede ciddiyet? Nerede şeffaflık? Kim bizi bu tartışmaların içinde boğdu? Sürekli ortaya sürülen rakamları, yüzdeleri kim hesaplıyor? Yeni, yeniden, yepyeni hatta oda yetmez en hakiki yeni protokol görüşmelerine kim karar veriyor? Bu sorulara kendi aklınıza gelenleri de ekleyebilirsiniz. Hatta üzerine, eczanelerde bizzat sayım yapılarak gerçekleştirilen vergi denetimlerini de ilave edersek, komplo teorileri bile kurabiliriz.

Uzun müzakereler sonucu, hem de hükümetin 3 etkin Bakanı'nın dâhil olduğu anlaşma ile imzalanan bir protokol sonrasında; bu kadar çok fikir yürütülmesi, yok sayılması, tartışılması, anlamsız hale getirilmesi, bıktırması, cüzzamlı gibi yaklaşılması, kabul edilmedi muamelesi görmesi; yaşadıklarımızı aklımızın almamasına ve bu soruların akıllara gelmesine yeter de artar bile.

Uzun zamandır yazılarımızda eczacılık sorunlarının merkezileştiğini, hükümetin alacağı kararların, bizim açımızdan da TEB’in önem ve anlamını çok daha fazla arttırdığına vurgu yapıyoruz. Çünkü sorunların merkezden geldiği noktada, merkezi çözümler ile sonuç almanız kaçınılmaz hale geliyor. Bu son protokol örneğinde olduğu gibi, Ankara kendi yarattığı sorunları yine ek sorunlar ilave ederek kartopundan dağ yaratmaya çalışmaktadır.

Merkez sadece sorunların karşılanması ile de uğraşmaz, yeni açılımlar, yeni çözümler getirir. Ortada hukuki olmayan daha açıkçası ne olduğu, ne olacağı belli olmayan bir protokol durmaktadır. SGK ve TEB artık belirsizlik ve gerginlik sürecini sonlandırmalıdır. Yeni yasanın 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girecek maddeleri ve diğer bekleyen konular biran önce görüşülmeye başlanmalıdır.

Avans ödeme şeklinin eczanelerin günlük fonksiyonlarını devam ettirebilmeleri için ne denli önemli olduğunu vurgulamak gereksiz. SGK İl Müdürlüğü'nün önerisi ile bölgesel tedbirler almaya çalışıyoruz. Geçici çözümlerle ne kadar sürdürülebilir açıkçası bunu bugünden görme şansımız yok. Ancak elimizi kolumuzu bağlayarak bekleme şansımızın olmadığı da çok açık.

İlaçta Reklam, OTC, 6197 Sayılı Yasa, Geri Ödeme, Sözleşme, vs… gibi merkezi eczacılık konularını birbirinden ayrı tutmadan aynı önem de bakıyoruz. Aslında bunların tümü birbirinden ayrılmaz parçalar. Birinin değiştiği durumda diğeri mutlaka etkilenecektir. Son 5 yıldır tüm kesimlerce ilgili konularda değişiklik yapılacağından bahsediliyor. Hatta hükümet aldığı-alacağı kararları sektör bileşenleri yokmuş gibi danışmadan kamuoyuna açıklamaktadır.

Tüm bunlar ortadayken ve tüm kesimler tarafından bunlar biliniyorken yapılması gereken, sorunların tümünü bir defada ilgili bakanlıklar ve sektör muhatapları ile birlikte ele almaktır.

Geçici çözümlerin ve hükümetin aldığı kararların bizleri getirdiği nokta ortadadır. Bu güne kadar olduğu gibi başka yanılgılara düşmeden; 6197 Sayılı Yasamızda “sahip ve mesul müdürü” maddesi garantilenmeden, İlaçta Reklam, OTC listesi belirlenmeden başka konuların görüşülmesi doğru değil. Mal fazlası kalksın, ilaç fiyatları tek olsun derken; eczacı karını gündem edilmemesi, Kamu Kurum Iskontoları varken, Sözleşmeleri, Örnekleme vs gibi konuları tek başına ele almayı kabul etmemeliyiz. Kamu Kurum İskonto oranının arttırılmasının ve bizim üzerimize atılan yükün kaldırılmamasının yarattığı hasarı göz ardı edemeyiz. Eczacı karı yükseltilmeden bu sorunu aşmamız mümkün değildir.

20 Eylül tarihinde mali kongremizi yapıyoruz. Kongreler örgütlerin aynasıdır. Böylesi önemli dönemlerde kongrelere katılım ve orada verilen katkıların önemi çok fazladır. Yapılan eleştiri, öneri ve yeni açılımlar sadece katkı vermekle kalmaz birlikte olmanın ve dayanışma göstermenin bilincini de yükseltir.

Merkezde, çevrede, ulus ötesinde sorun nereden gelirse gelsin, çözümün birincil koşulu bir arada olmayı becerebilmektir. Mesleğimiz üzerindeki baskının karşısında ancak örgütlü gücümüz ile durabiliriz. Örgütlerimize ve yöneticilerine yapılan baskılar örgütün içini boşaltmaya yöneliktir.

Yöneticilere, örgütlerimize destek vermek sadece yapılanları onaylamak değildir. Kongreler gibi her fırsatta toplantılara, çalışmalara katılmak, eleştirmek, öneride bulunmak ve fikrini ifade etmektir.

Ülkemizin tüm eczacıları, örgütlerimize baskı uygulandığı böylesi bir dönemde kongrelerimize katılarak birliğimizi gösterelim.



Saygılarımla
 
Ecz. Burhannettin BULUT

Başkan