BÜTÜNCÜL BAKMALI


Değerli Meslektaşlarım,

Eczacılar olarak ülke kamuoyunun önünde, mesleki gelecek kaygısı ve uygulanan yanlış sağlık politikaları adına ciddi bir mücadele örneği sergiledik. 21 Aralık 08 tarihinde Ankara’da yaptığımız miting ve sonrasında gösterdiğimiz dayanışma, geleceğe ilişkin umutlarımızı arttırdı. Birbirimize daha çok yakınlaştık, temas ettik. Sorunlarımızın ayrı olmadığını, çözümün birlik içinde olmakla mümkün olabileceğini gördük. Beklentilerimizin yükselmesi ve hatta kendimize olan güvenin verdiği cesaretle tüm sorunlarımızın bir defada hal olacağına inandık.

İşte umut denilen duygu her zaman daha fazlasını beklemektir aynı zamanda. Ancak ülkenin içinde bulunduğu durumu, siyasilerin ve bürokrasinin demokrasi anlayışlarını, tahammül eşiğini ve kimin gücü kime yeterse anlayışını hiçe saymakta mümkün olmuyor. En çarpıcı örnek ise siyasetten uzak olması gereken bürokrasi, basın açıklamaları ve gündeme taşıdıkları ile “asıl siyaset” yaparken, bizleri siyasi davranmakla eleştirebiliyor.

Hepimiz yaşananların içinde olduk ayrıca her gelişmeyi toplantılar ile birlikte paylaştık. Bilindiği üzere, üç temel nokta bizleri “Artık Yeter” eylemine taşıdı. Eczanelerimizin ekonomik sıkıntıları, bürokrasi ve angaryalar ile eczacılık hizmetinden uzaklaştırılmamız ve eczanelerimizin sağlık hizmetinden ticarethaneye çevrilmesine yol açacak yasal düzenlemelerin getirilme girişimi.

Eczanelerin ekonomisi üzerine anlamlı bir iyileştirme yapıldığından söz edilemez. Ancak son üç protokol birden ele alındığında özellikle düşük cirolu eczanelere önemli katkı sağladığı somut olarak ortaya çıkacaktır. Basamaklama da dahi olsa sıfır ıskonto önemli bir adımdır. Sanayinin ıskonto aktarımının kaldırılması önemli dirençle karşılanmıştır. Örgütlerimiz yeni önerilerle sanayi indiriminin üzerimizden kaldırılması için çaba göstermeye devam etmelidir. Ayrıca avans sistemi bir eczanenin aylık satışı kadar yeni sermaye ihtiyacını doğurmuştur.

Bundan sonra bir yönümüzü de ilaç firmalarına çevirmemizin zamanı gelmiştir. Son üç protokolde yüzde bir oranları için ciddi münakaşalar yaşanırken; ilaç firmaları her seferinde fırsatçılık yaparak satış koşullarını sürekli eczacı aleyhine yöneltmiştir. 45 günlük geçiş süresi olmasına rağmen indirimlerde buna uymamaktadırlar. Sanayi, ıskonto oranını yükseltirken eczanede meydana gelen zararı karşılamamaktadır. Tüm fiyat hareketlerinde depocuya farkları karşılayan ilaç firmaları özellikle eczane zararlarını karşılanmamak adına özel çaba sarf etmektedir. Satış koşullarının değişmesinde en önemli somut veride başlangıçta yüzde onlarda olan eczacı karı sonrası ıskonto oranlarının bugün yüzde birlere düşmüş olduğudur. On iken önce yedi, sonra üç, şimdi birlere kadar inmiştir. Bunu da tek tek, yavaş yavaş indire gelmişlerdir.

Bu somut veri ilaç sanayinin fırsatçılığının en güzel örneğidir. Meslek birliklerimizin “ilacın satın alınımına yönelik” politikalar geliştirmesine şiddetle ihtiyaç var.

Artık Yeter dediğimiz diğer maddemizde sık değişen SUT ve neticesinde SGK tarafından yapılan kesintilerdir. Sürekli hastalar ile karşı karşıya kalmamız, muayene ücreti, provizyon sistemi vs.

SGK ile TEB arasında son yedi ay içerisinde, 3. İlaç Alım Protokolü imzalandı. Buna rağmen bilindiği gibi her protokol öncesi ve sonrası kriz yaşandı. Şimdi yine İTS (İlaç Takip Sistemi) başta olmak üzere teknik olarak da sorunlu yeni protokol imzalandı. Değiştirilmesi gereken maddeler önümüzdeki günlerin gündeminde yer alacak. Eczacıların sorunlarını çözümleyici olması bir yana; neden kolay, anlaşılır, kolaylaştırıcı, çözümcü, haksızlıkları engelleyici, basit uygulamalar içeren Protokolün ve SUT’ un hazırlanamadığını anlamış değiliz. Sanki bürokratlar özellikle anlaşılmayan, yorumlara açık SUT ile varlıklarını hissettirmek istiyorlar.

Bölgemizde yakından tanıdığımız “Örnekleme Yöntemi” -kim kırık çöpü çekecek- oyunu gibi canımızı yakmaya devam edecek. Heyet raporu, genelgeler vs. tüm bunlar bir iyileşme olmadığını göstermektedir.

En önemli gelişme “sanki böyle bir sorun hiç gündemde yokmuş gibi aksettirilen” 6197 sayılı eczacılık yasa taslağından eczacı-eczacı ortaklığının çıkartılması ya da bu yasa taslağının gündemden kaldırılmış olmasıdır. 21 Aralık mitinginde meydanlarda 32 bin değil de 5 bin kişi yürümüş olsa idi, şimdi bu taslak Millet Meclisine sunulmuş olurdu.

Son süreçte 1 500 eczacı kadrosunun açılacak olması, 1. basamak sağlık hizmetlerinde eczanelerin yer almasının “meslek hakkı” taleplerimiz için başlangıç sayılabileceği gibi iki önemli gelişmede göz ardı edilmemelidir.

Aslında tüm bu yaşananlar, eylemler, mücadeleler, kazanımlar, kaybedilenler veya gelinen nokta ne bir son ne de bir başlangıç olmadığının ispatıdır. Protokol imzası ile sonuçlanan süreç tümüyle farklı değerlendirmelere tabi tutulabilir. İyi niyet veya başka hesaplar içinde yapılan değerlendirmeler her zaman olacaktır. Hatta sağlıksız bir şekilde kendi meslektaşlarının bir araya gelmesinden, hak aramalarından rahatsız olacaklarda çıkacaktır. Ancak bu mesleğimizde sürekli mücadele gerekliliği gerçeğini ortadan kaldıramaz.

Her ne kadar kendi çizdiğimiz çember etrafında bir dünya düşlemiş olsak da elbette ki gerçeklikten uzakta kalmamız mümkün değil.

21 Aralık -Artık Yeter- mitingi ve süreci bizlere bir deneyim kazandırdı. Dayanışmanın, bir arada durmanın, ortaklaşmanın değerini tekrar hissettik. Alınan hiçbir sonuç birbirimizin sesini duymanın ortaya çıkarttığı gücün değerini, anlamını hafifletemez.

Saygılarımla.

Ecz. Burhanettin BULUT

Başkan