TEB'E ÇAĞRI


TEB Merkez Heyeti yeni dönemin ilk başkanlar toplantısında iki yıllık çalışma programını bizlere sundu. Mesleğimiz ile ilgili bütün konulara başlık atılmış olan çalışma programına iki gün süren toplantı boyunca açıkçası ilave edecek söz bulmak çok zordu. Tüm sorunların çözüm önerileri ile birlikte dile getiriliş şekli sıkıntıların giderilmesi noktasında umutlarımızı arttırdı.

Her konuda odalarında dahil edildiği komisyonlar ile takvimli bir çalışma başlatılacağı Merkez Heyetince ifade edildi. Hazırlanacak raporlar, acil çözülmesi gerekenler yanında bütün mesleki sorunların içinde yer aldığı çalışma programına odalar destek vereceklerini dile getirdi. Geriye program içinde yer alan sorunları çözmek için gösterilecek irade ve kişisel hesap yapmadan samimiyet ile çalışmalara destek vermek kaldı. Yani mesleki mücadele için örgüt içi samimiyet, güven ve irade gibi unsurlar eklendiğinde çözüm daha yakın olacak.

Örgüt yöneticileri bazı seçimlerin sonrasında samimiyetlerden, yüzsüzlüklerden, haksızlıklardan, kişiselleştirmelerden, yerelleştirmelerden dolayı hayal kırıklığına uğrayabilir. Doğaldır ki bu da birbirine olan güveni, birlikte çalışma azmini etkiler. Ancak önemli olan doğru olduğuna inandığın fikri inadına anlatmaya devam etmek ve ortak fikirde buluştuğun kümeleri daha da genişletmektir.

Ülke siyasetinin karakteri haline gelen gerilim ile cepheler yaratma anlayışını örgütümüzden uzak tutmalıyız. Bu anlayışı hedefe ulaşmak için kullananlara yine en doğru yanıt mücadeleden uzaklaşmamaktır. Unutmamalıyız hepimizin birbirine ihtiyacı var. Samimi bulmadıklarımız, dar düşüncede olduğunu hissettiklerimiz dahil olmak üzere herkese ihtiyacımız var. Mesleki kurtuluş ancak hep birlikte ortak mücadele ile mümkündür.

Türk Eczacıları Birliği sunduğu çalışma programını hayata geçirmede birincil sorumluluk taşımaktadır. Bizler de tabi ki destek vermekle birlikte yapılacak işlerin takipçisi olacağız. İki günlük başkanlar toplantısı sonrası çok daha net ortaya çıkmıştır ki; odalar ve TEB ortak çalışmalarını arttıracaktır. Burada en önemli eksik, eczacıları bu çalışmaların içerisine yeterince dahil edilip-edilemeyeceğidir.

Eczacının şuanda yaşadığı kaosu halletmeden çalışmalarda ortaklaştırmak çok da mümkün görünmemektedir. Mesleğin geleceğine ilişkin görüşler aktarılırken eczacının ilgide olabilmesi için günlük yaşadığı sorunu hafifletme zorunluluğumuz var.

Eczanelerimiz üç önemli rutin haline gelmiş sorun ile boğulmaktadır.

Birincisi provizyon sisteminin sürekli aksamasıdır. Sürekli hizmet dışı olması nedeni ile hastalar ile karşı karşıya kalmamız bizleri sıkıntıya sokmaktadır. Ayrıca provizyon sistemi başta ilaç kullamın raporları (e-rapor) dahil olmak üzere tüm ilaçların verilme koşulunda provizyon kabulü birincil şart olması gerekirken aksine, provizyon sisteminin onay verdiği reçeteler kesinti sebebi olmaktadır. En azından “sahte rapor – rapor kapsam dışı ilaç” gibi olgular provizyon onaylı raporlar ile ( e-rapor ) son bulmalıdır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi şimdi Adana’da sahte rapor-ilaç eksik verme isnatları ile yargısız infaz yapılıyor. Bir yazı ile para cezası ve sözleşme fesihleri yürürlüğe konuluyor. Sahte raporda tek suçlu eczacıymış gibi bir reçete karşılamış olsan dahi müfettiş raporu ile para cezasına mahkum ediliyorsunuz.

Elimizde sahte raporu fark edebileceğiz bir sistemimiz yok. Sahte rapor ile reçete karşılayan eczane hepimizin eczanesi olabilir.

İkincisi kurum protokollerin eczacının aleyhine maddelerle dolu olması ve SUT Genelgesinin sürekli değişmesi, hala çok karmaşık ve belirsizliklerin devam etmesidir.

Üçüncüsü muayene ücretleri, katılım payı, kamu ıskontoları ve ilaç fiyat indirimleri nedenli ekonomik zararlar. Özellikle bu zararların ekonomik biçiminden ziyade uygulanış şekli bizlerin psikolojisini olumsuz etkileyecek derecede haksızlıklar içermektedir.

Muayene ücreti geçici bir uygulama diye bizlere dayatıldı. Bugün bunun devam ettirilmesi için hiçbir gerekçe kabul edilemez.

Katılım payının ödenip ödenmediğini veya ne kadar ödendiğini hesaplamak mümkün değildir. SGK aylardır katılım paylarını ödemediği gibi hala 5 ay öncesine ait ayın katılım payının ne kadarı ödendiğini bile açıklayamamaktadır. Katılım payı eczacının en az eczacı karı kadar bir oran tutmaktadır. Eczacı karı tutarını bulan katılım payı ödemesinin 5 ay geriden gelmesi ve ne kadar tutarının ödendiğinin bilinmemesi noktasında acaba hangi işletme profesörü bir eczacının işletme karlılığını hesaplayabilir? Hangi muhasebe vergilendirme oranını hesaplayabilir. Bu teknoloji çağında ödeme hesaplarının karmaşıklığı nasıl izah edilebilir. Bu eczacıya yapılan zulüm değil de nedir?

Kamu ıskontoları tam bir ayıptır. İlaç firmaları hükümete ıskonto vereceklerini taaddüt etmişler ancak bunu biz kendi üzerimizden taşıyoruz. O günün şartlarında kabul edilebilirliğin tek izahı bize zarar vermeden yansıtılacak olmasıdır. Ancak ortaya çıkan tablo kamu ıskontolarından bizlerin azımsanmayacak oranda zarara sokmaktadır. Yine eczanede yarattığı psikolojik sıkıntıyı yok sayarsak ekonomik zararı çok basit hesapla şu şekilde izah edilebilir. 80 YTL ye aldığımız bir üründe % 10 kamu indirimi var ise depodan bize 8 YTL kamu indirimi ile fatura edilir. Biz aynı ilacı 100 YTL ye kamu ya fatura ettiğimizde % 10 kamu indirimi nedeni ile 10 YTL indirim yaparız. Yani 8 YTL indirim yapmamız gereken ilaca biz 10 YTL indirim yapmış oluyoruz. Bu çok basit hesapla ilaç firması hükümete indirim yapıyor biz de onun adına % 2,5 zarar ediyoruz. Hem de sürekli fiyat indiren, kamu ıskontolarını arttıran ilaç firması adına kabul ediyoruz bu zararı. Üstelik mal fazlasında kamu indirimi yapılmadığı halde mal fazlası da dahil olmak üzere zarara uğradığımız tüm kalemlerde ayrıca kazanç vergisi ödüyoruz.

İlaç fiyat indirimlerinde iki yıl zarar ettik, son genelge eczacının zararını karşılamak amacı ile 45 gün geçiş süresi verildi. Ama bu genelgeyi uygulayan yok. Firma ve depo bölge müdürleri ile görüştüğümüzde hep sorunun çözümünde genel merkezleri işaret ediyorlar. Tüm uğraşlarımıza rağmen bu sorunu yerel olarak çözme şansımız yok.

Her gün sıkıntısını çektiğimiz yukarıdaki sorunlar halledilmeden eczacıyı çalışmalarımız da ortaklaştırmamız mümkün değildir. Eczacı kar oranlarının minimum düzeye indiği, işletme masraflarının yukarı çıktığı, eczacının vergi kıskacına alındığı bir dönemde gelecek planlamasına dahil etmek için önce bu türbülansı bitirmeliyiz.

TEB Merkez Heyetinin bilgilerine buradan bir kez daha sunuyorum.

 

Saygılarımla.

Ecz. Burhanettin BULUT

Başkan