Hükümetin ve özelde SGK’nın uygulamaları nedeni ile meslek örgütlerimiz boşa kürek çekme hissine kapılmaya başladı. Diğer yandan, meslektaşlarımızın eczanelerinden “ne olacaksa olsun, yetti artık” feryadını duymayan kalmadı. Vatandaş eczaneye her geldiğinde değişen uygulamalar ve her defasında artan maliyet karşısında bizle kavgayı bıraktı, tüm oklarını hükümete yönlendirmeye başladı.
Değişimlerde, dayatmalarda ve sorunların yarattığı kaoslarda -davranış biçimi geliştirme- tartışmalar ve sıkıntılar her zaman yaşanmıştır. Bu tür geçiş dönemlerinde yönetimlerin refleksleri ve olaylara karşı tavırları daha önemli hale gelir. İşte bu anlamda TEB başta olmak üzere meslek odalarımızın ve kooperatiflerimizin kaosa dönmüş bu kriz döneminde davranış biçimleri hayati önem taşımaktadır.
Zira alınan kararlar, söylemler ve pratik sonuçlar, bugünün sorunlarını aşmaktan ziyade gelecek kurgulanmasının temelini oluşturacaktır. Bu önemde bir yaklaşım sergilendiği ve sahiplenildiği takdirde olaylara seyirci kalmayıp mücadelenin içerisinde olabiliriz.
Yaşadığımız üzere, ekonomik tedbirlerde ilk akla gelen sağlık harcamalarındaki tasarruf eğilimi, ekonomik krizle birlikte hızlandı. Muayene ücretlerinin arttırılması, kamu ilaç alım maliyetlerini düşürmesi gibi önlemlerle krizin bedeli hasta ve eczacılara ödetilmektedir.
18 Eylül 2009’da yayımlanan Tebliğ ve Kararnameler eczanelerimizin ekonomisine bugüne kadar vurulmuş en büyük darbe niteliğindedir. Genelgeler ile yeni kamu kurum indirimleri, orijinal ve eşdeğer ilaçlarda referans bandının yüzde 60’a çekilmesi ile 3 milyar TL’lik bir tasarruf amaçlanmıştır. Sağlık, ilaç sanayi ve eczacılık açısından yarattığı karmaşa tüm tepkilere rağmen artarak devam etmektedir.
İlaç sanayi ve TEB’in yetkililerle uzun müzakerelerine rağmen her zaman olduğu gibi fiyat indirimi karşılanmasına dair “anlamsız” bir biçimde aldatmaca bir genelge yayımlandı. 26 Kasım 2009 günü ise İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nce 4 Aralık’tan itibaren geçerli olacak fiyat listelerinin yayımlanması sonucu geri adımın atılmayacağı somutlanmış oldu. İlaç fiyatının düşürülmesi, geliri buna bağlı olan eczacıları ekonomik darboğazın eşiğine itmektedir.
18 Eylül tarihinden bu yana, bu uygulamanın basit bir fiyat indirimi veya stok zararı hadisesinin çok ötesinde bir durum olduğunu yetkililere anlatmaya çalıştık. Ancak anlaşılan o ki; yaparız, ederiz, hallederiz, eczacının zararını karşılarız gibi sürekli karşımıza çıkarılan oyalamalara bir yenisi daha eklendi. Son yıllarda olduğu gibi yine bir bayram arifesinde tüm iyi niyetli çabalarımız yok sayılarak “bildiğimizi yaparız” tavrı sergilenmiş oldu.
Görünen o ki; eczanelerimizin ve mesleğimizin her açıdan nefes almasını son derece zorlaştıracak uygulamalar tüm çabalara rağmen 4 Aralık’ta yürürlüğe girecektir. Eczane sermayesinin bir gecede yüzde 30 erimesine, birçok eczanenin kapanmasına neden olacak bu gelişmeler karşısında kararlı bir tutum sergilemek zorundayız.
Stok zararlarının karşılanması yanında ciro nedenli küçülmenin telafisi yapılıncaya kadar hak arama mücadelesi devam ettirilmelidir. Aylardır iyi niyet koşulunda sorunu çözmenin mümkün olmadığı görülmüştür. Eczacı kar oranlarının arttırılması ve stok zararlarının sanayi tarafından karşılanmasının resmi hale getirilmemesi bizleri yeniden eyleme sevk etmiştir. Artık; Sözün Bittiği Yerdeyiz…
Diyaloglara kapalı, 24 bin eczacıyı gözden çıkartan, tüm iyi niyetli çabalarımıza rağmen çözüm için somut adım atmayan “ben yaptım oldu” mantığındaki yıkımcılara elbet bir cevabımız olacaktır. Eczanelerimizin bu genelgelerle ayakta kalması mümkün değildir. Bugün 3 bin ile başlayan yarın 8 bin ile devam edecek süreç eczanelerimizin sermayeye teslimine neden olacaktır.
Emeğimize, birikimlerimize, geleceğimize, çağdaş sağlık hizmeti vermek adına mesleğimize sahip çıkmak için, hep beraber ilan ediyoruz ki, 4 ARALIK’TAN İTİBAREN TEKER TEKER KAPATMAKTANSA, 4 ARALIK’TA HEP BERABER KAPATMAYI TERCİH EDECEĞİZ.
Ecz. Burhanettin BULUT
BAŞKAN