İLK DEFA AYRILIK YAZISI...


İlk defa ayrılık yazısı...

 

Eczanemi açtığım 1993 yılından itibaren kesintisiz olarak Adana Eczacı Odası’nın her kademesinde aktif görev aldım. İlk yıllar lokal, yayın gibi çeşitli komisyonlarda çalıştım. 1997 yılında yönetim kurulu listesinde olmama rağmen seçilemedim. 1999 yılında yönetim kuruluna seçildiğim zaman, saymanlık görevini yerine getirdim. Ertesi dönem ise, yani 2001 yılında, genel sekreterlik görevini üstlendim. 2003 yılından itibaren, 8 yıl boyunca odamızın yönetim kurulu başkanlığını yaptım.

 

Kültürü, geleneği olan, her daim örnek gösterilmiş, genel başkan çıkarmış yarım asırlık bir odanın başkanlığı gibi, çok ağır bir yükü, bunca yıl taşımaya çalıştım. Hani derler ya; kişisel sorumluluklarınız önceliklidir, ihmal etmeyin. Ancak benim için, bunca yıl boyunca her zaman birinci öncelik Adana Eczacı Odası oldu. Eczacı odasının, hangi kademesinde olursa olsun, görev aldığım tüm bu zaman içerisinde sevgi, inanç ve sorumlulukla çalıştım. Ama her şeyden önemlisi, birlikte olmanın, birlikte üretmenin ne kadar keyifli olduğunu, yaşayarak öğrendim.  Bu süreçte odamız öznelinde ürettiklerimiz, umarım bundan sonra da ADEO’nun yarattığı geleneğin, kurumsal birikimin birer tuğlası olarak hatırlanacaktır. Örneğin; yeni binamız, ayaktan tedavi reçetelerinde üst limit sistemi ve elbette paneller, konferanslar, etkinlikler yani birbirimizi dokunarak değiştirmek için, meslektaşlarımızla yan yana olmak için harcadığımız çabalar… Adana Eczacı Odası Anaokulu ise bana göre bu süreçteki en anlamlı projelerimizden biri oldu.

 

Herkes kendi yaşadıklarının ‘tarihi’ olduğunu düşünür belki ama yalnızca bizim yaşamlarımız için değil, eczacılık mesleği açısından da gerçekten tarihi dönemeçleri bu süreçte geçtik. Bu zaman zarfında ‘bu kadar da olmaz’ denilecek birçok değişiklik, müdahale ve eylem yaşandı. Kapama eylemleri, büyük eczacı mitingi, SSK devri, TEB yönetim değişikliği, SUT, TUT, protokol müzakereleri gibi mesleğimiz açısından çok önemli gelişmeleri birlikte yaşadık. Evet, çokça umutsuzluk ama çokça inanç, coşku, değişimin, örgütlülüğün dokunulacak kadar gerçeğe dönüştüğü, tarifi imkansız zamanlar geçirdik. İnsan ne kendini ne de yaşadıklarını, yalnızca iyi ve kötünün gözünden bakarak değerlendirmemeli. Bu görev boyunca en çok bunu öğrendim belki. Karamsarlığın ağır bir biçimde üzerimize çöktüğü zamanlarda bile, umudumuzu yeşerten kişilerle, fikirlerle karşılaştık. Bu nedenle bazen zordu bu görevde olmak; bazen akıntıya karşı kürek çektiğimizi hissettim, bazen çok yoruldum, bazen çok öfkelendim ama her daim umutlu olacak nedenlerim oldu. Bana her şeye rağmen umutlu olmayı, yılmadan mücadele etmeyi bu meslek öğretti.

 

Burada yaptığımız her güzel işi, geniş kadrolarla gerçekletirdik. Tüm yapılanlar bir kişiye yüklenmeyecek kadar anlamlı, onurlu ve bir o kadar da ortak aklın, ortak çabanın, dayanışmanın ürünü oldu. Her zaman yönetici arkadaşlarımla, ADEO’nun kurumsal kimliğinin güçlenmesi için çabaladık. Kişisel tavırlardan, boş laflardan, bireylerle uğraşmaktan ziyade fikirleri tartışmaya, proje üretmeye çalıştık. Yalnızca söz değil, iş üretmeye çalıştık. Ve bundan sonra da kadrolarımızın aynı anlayışı sürdüreceklerine canı yürekten inanıyorum.

 

Sizlerle en az ayda bir defa yazılarımla buluşmaya çalıştım. Mesleki konuları paylaştığımız kadar yüreğimizi, hislerimizi, üzüntülerimizi de paylaştık. Her zaman kişisel olarak kimseyi kırmamaya çalıştım ancak şahsıma değil, odamıza yönelik iyi niyetli olmayan, kişiselliğe hapsolmuş, küçük çıkarlar peşinde koşan tavır ve davranışlara karşı nazik olamadım, bazen de olmadım.  Bu görevde olanların en yakın dostlarına ceza vermek zorunda kalabildikleri çokça olmuştur. Bilinmesini isterim ki, kişiler üzerinden kurgu yapmayı her zaman ‘gelişememe’ olarak görmüşümdür.

 

Bu defa sizlere süreci değerlendirme yazısı yazmıyorum. Deyim yerindeyse bir ayrılık yazısı bu. Gerçekten çok zormuş ayrılık yazısı yazmak. Hele ki hayatında hiç ayrılık yazısı yazmamış biri olarak, gerçekten zorlanıyorum. Aklımdan geçenleri bir an önce yazıya dökmek isterken bu hıza parmaklarım  yetişemiyor. Bunca yılı satırlara sığdırmaya çalışırken, geçen yıllara haksızlık ederim diye de ayrıca endişe duyuyorum.

 

Öner Küçükyalçın'dan Erdoğan Çolak görevi devraldığında, odamızı ve mesleğimizi nasıl daha ileriye taşımaya çalıştı ise, bizlerde bugüne kadar almış olduğumuz görevi, kurul ve komisyonlardaki tüm arkadaşlarımla birlikte en iyi biçimde yapmaya çalıştık. Bu anlamda destek veren herkese sonsuz saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.

 

Kısacası ben Adana Eczacı Odası’nın kurullarında, odalarında, koridorlarında hayatı gerçekten tanıdım. Her ne kadar aktif siyasete, milletvekilliği aday adaylığına talip olmuş olsam da, hiç kuşkusuz mesleğimiz  ve Adana Eczacı Odası adına görev almaya, çaba sarf etmeye her zaman devam edeceğim. Bu nedenle bu bir veda değil bir selamlama yazısı olarak görmenizi isterim. Beni dinleyen, beni anlamaya çalışan, beni seven, beni desteleyen, beni bilgilendiren herkes kadar beni öfkelendiren, dinlemeyen ve eleştiren herkesi, eczacılık alanında okuduğum, dinlediğim, beraber yol yürüdüğüm, tartıştığım herkesi dostlukla selamlıyorum…

Ecz. Burhanettin BULUT

 

 



Ek Dosyalar

Ek dosya için tıklayınız...